Yabancı iş gücü politikamız var mı?

Bir zamanlar, spor bakanlığı müsteşarlarından birine, “Spor politikamız ne olmalıdır?” sorusunu yöneltmiştim.
Kısa bir duraksamadan sonra, “Spora politika karıştırmamak gerekir?” yanıtını vermişti.
Sorumun, içerik açılımını ve beklediğim yanıtın kapsamını izah etmeden susup konuyu değiştirdim.
***
Bizde, günlük işlerin idare ederek yürütülmesi politika gibi görünür.
Böyle olduğu için, sorunlar doğru algılanamaz.
Böyle olduğu için, hayatın bütünüyle ilişkilendirme yapılamaz.
Böyle bakıldığı için, yolun başında ve devamında paydaşların kimler, hangi kurumlar olduğu bilinmez.
Bozuk yapıda politikasızlık, göstermelik sistem içinde haksız kazanç sağlayanların sayısı ve haksız kazançlarının boyutu her geçen gün artar.
Kolay ve haksız para kazananlar, torbalar dolusu parayı eve götürürken, devlet ve ekonomi zarar görür.
***
Yabancı iş gücü her ülke için sorgulanırdır.
1974 sonrası Kuzey’deki toprakların işlenmesi dahil iş gücüne ihtiyaç duyulduğu zaman, ilk Anadolu’ya bakıldı.
İlk gelenler de TARIM İŞ GÜCÜ isimlendirmesiyle getirildi.
Türkiye’den gelen iş gücünün aktif olduğu alanlardan Kıbrıslı Türklerin iş gücü geri çekildi. Ülkemizdeki iş gücünün tarihçesini yazacak değilim. Uzun atlamalarla devam edeceğim.
Gün geldi Türkiye’den gelen iş gücü için buradaki koşullar albenisini yitirdi. Bu kez üçüncü ülkelerden işçiler gelmeye, getirilmeye başlandı.
Artık inşaatlarda yanık Güneydoğu türküsü, söyleyip dinleyenlerin yerini, Pakistan ve o taraflardan gelenler aldı.
Ev hizmetlerinde Filipinliler, marketlerde kasiyer olarak Türkmenistanlılar, paket servislerinde de yine Orta Asyalılar, akaryakıt istasyonlarında yine Pakistan ve öteki üçüncü ülkelerden gelenler… Bu listeye restoranları da ekleyin…
Yabancı işçilerden, konaklama ve yeme içmeleri, işveren tarafından karşılananlar, kazançlarının neredeyse tümünü kendi ülkelerine gönderiyor.
Bu durum, ekonomik yaşamla bağlantılı KOCAMAN BİR KARA DELİKTİR.
***
Gelin buradan üniversite öğrencilerine geçelim.
Ülkemize üniversitede okumak için gelen öğrencilerin içinde azımsanmayacak sayıda bir bölüm, ailelerinden yeterli destek göremiyor. Çalışmak isteyenlerden bazıları yolunu bulup çalışıyor. Kazancını da kuruşuna kadar burada harcayıp, çaresizliğe düşmeden yaşamını sürdürüyor.
Bu yazımla dikkat çekmek ya da dikkatlere getirmek istediğim, üniversite öğrencilerinden, okul dışındaki saatlerde çalışmak isteyenlere çalışma ortamının, yasalar da uygun hale getirilerek, yaratılmasıdır.
Devlet yapımızda hesap kitabı iyi bilen nitelikli insanlarımız mutlaka vardır.
İş dünyasından, farklı sektörlerden isimler ve sivil toplum örgütleriyle konuşularak fikir geliştirmek, POLİTİKALAR ÜRETMEK mümkündür.
***
Böyle bir düşünce ve adım, bazılarının, “kurulu düzenine” zarar verir mi?
Verecekse verecek.
Zaten çalışma izinleri, kurumsal yapılarımızın alnına kara leke vurulmasına neden oluyor. Alınan önlemler, kirli çıkar ilişkilerinin önünü alamıyor.
Çalışmak isteyen öğrencileri, çalışma hayatımıza monte etmeyi başarırsak, çok yönlü yarar listesi tahminlerden uzun olacak.
Yarar listesinde, öğrencileri korumak da var…
Başbakan Ünal Üstel, bu konuda Çalışma Bakanı Sadık Gardiyanoğlu ve Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’na takvimlendirilmiş bir görev verirse, hızla sonuç almak olasıdır.




