Yol boyu, ot temizliği, deyip geçmeyin…

Kuzey Kıbrıs’ın her yanını gezmekten öte yaşarım. Ancak Lefkoşa’yı daha çok yaşadığım bir gerçek.
K. Kaymaklı doğumluyum. 25 Aralık 1963’te Hamitköy’e kaçtık. Sonra Ortaköy… Göçmenköy’ün yer odası diye tanımladığımız, ilk 32 göçmen evi yapıldığı zaman, rahmetli annem ve babamla ilk geceleyendik… Birkaç gün içinde de hepsi dolmuştu. Hem de torpilsiz. En zor durumda olan 32 aileye verilmişti.
Annem, babamla, Ortaköy’de suyu ve tuvaleti de olmayan tek odada yaşıyorduk. Yakınlarda bir sokak tuvaleti vardı. Orayı kullanırdık. Banyo gereksinimimizi de haftada bir gün yakınlarımızın birinin evinde hallederdik.
1974 sonrasına kadar Lefkoşa’da, asgari belediye hizmeti vardı.
Seçimle belediye oluştuğu zaman, çöplerin toplanması ve yol kenarlarındaki ot temizliği bile başarı göstergesiydi.
Eminim uzun zamandır, etrafımızda, özellikle ot temizliğinde üçüncü dünya ülkesinden işçilerin çalıştırıldığını fark ediliyor. Kullanılan, cihazlar nedeniyle yoğun toz çıktığı için, cehennem sıcağına rağmen, maske ve kumaş kullanarak, gözlerini, burunlarını, kısaca kendilerini korumaya çalışıyorlar.
Hangi maddi koşullarda çalıştıklarını bilemem. Ancak, ciddi bir emek istismarı olduğuna inancım yüksek.
Bazı işler ihaleyle devredildiği zaman, çalışanların yakın takipte tutulmuyor. Birkaç uyarımda, gerekli bilginin belediyede olmadığını fark etmiştim.
Yabancıların ot temizliği beni zaman tünelinde, biraz gerilere götürdü.
Yıl belirtmesi yapmadan, eskiden diyerek, yol boyu temizliğinde öğrencilerin, mevsimlik iş gücü olarak çalıştığını anımsatayım.
Pek çok belediye, yol boyu ot temizliğinde istekli lise öğrencilerini çalıştırırdı. Bu uygulamanın çok yönlü yararı olduğu kesindi.
Öğrenciler, çalışmayı, çalışarak kazanmayı öğreniyordu. Kendi kazançlarıyla, ailelerine yük olmadan, bazı gereksinimlerini karşılıyorlar hatta öğretim yılı başı harcamaları için birikim sağlıyorlardı.
Belki daha da önemlisi, daha temiz yerleşim alanı, daha temiz bir kent ve daha temiz bir vatanın var olmasına ciddi katkıları oluyordu.
Popüler bir sözdür, “kirli olan sahiplenilmez, sahiplenilmeyen kirletilir”.
Ciddi bir projeyle öğrenciler özellikle kendi yaşam alanlarında ya da yakın yerlerin temizliğinde görevlendirilirse, o gençler, çevre kirlenmesine karşı kendilerini görevli sayacaklardır.
Üçüncü ülkeden gelip, bu işi yapanların, bu topraklarla duygusal bağı yok. Kendi ülkesine göre daha yüksek gelirle, zor koşullarda çalışıyorlar. İş çıkışı, banyo koşullarının yeterli olup olmaması ayrı bir konu. Konaklama koşullarıyla ilgili bilgilerimiz de karanlık bölgede.
Sosyal eklentisi olmayan, her türlü projenin, yararı sorgulanmaya açıktır.
Yaz tatili kısa bir süre değildir. Bu sürede gençlerin, çalışma hayatına alıştırılması ve ciddi bir iş gücünün, kısa sayılacak bir dönem için bile değerlendirilmesi, çok önemlidir.
İlgili bakanlıklar, yerel yönetimler ve iş dünyası örgütleri, Mart ayından başlayarak, öğrencilerin, çalışma isteklerini belirlese ne olur?
Harika olur. Okullar tatil olmadan, hangi öğrencinin nerede çalışabileceği belirlenip, ilgili öğrencilere bildirilir.
Tatil boyunca, hayatın pek çok alanında, özel tişört ve şapkalarıyla, gençlerimizi çalışırken görmeyi hayal edin, lütfen.
Öğrenci çalıştıran belediyelerimiz var ve haberim olursa, kamuoyuyla paylaşırım.