Hasan Hastürer

Yüreğimizin sesi, mutluluğun rehberidir…

Sağlıklı yaşamımız her gün yeni hastalıkların tehdidi altında olsa da, ortalama ömür süresi her geçen yıl artıyor. Etrafımızda seksen yaşın üzerinde olanlar çok, hatta 90’ın üzerine ulaşanlar çoğalıyor.

Artan ortalama ömür süresi pek çok Batı ülkesinde, sosyal amaçlı harcamaları artırdığı için de emeklilik yaşını daha ilerilere alarak denge sağlanmaya çalışılıyor.

***

Geride kalan her zaman dilimi sırtımızdaki anı dağarcığımızı ağırlaştırıyor.

Zaman zaman elimizde olmadan, biraz da kendiliğinden dağarcığa şöyle bir göz atarak içinde birikenleri kategorize edip, geride kalan yaşam süremizin rengini ortaya çıkarırız.

Dağarcık yaşanan en küçük zaman diliminde dahi ağırlık kazanıyor. Bütün mesele dağarcığın neyle ağırlaştığıdır.

Mutlu olmak, başarılı olmak en önemlisi mutluluk ve başarıyı sağlıkla taçlandırmak herkesin ortak istemi. Ancak gel görün ki salt istemekle mutluluk ve başarı yakalanamıyor.

Mutlu olmak, başarılı olmak kaderin ürünü mü?

Bana göre hayır.

Kaderin bir diğer adı alın yazısı ise, ikisine de inanmıyorum.

İnsanlar kendi alın yazılarını kendileri yazarlar.

Yaşamımızdaki güzellikler için “Alın yazımız böyleymiş” diyeni duydunuz mu?

Genelde olumsuzlukları, yaşamayı istemediklerimizi alın yazımıza, kadere adres edip teselli bulmaya çalışırız.

***

Mutlu olmak, sevmek, sevilmek, aşkı yaşamak bir ince sanat aslında.

Zor bir sanat mı? Değil.

Yeter ki bulunulan konum iyi saptansın, nereye, nasıl gidileceği bilinsin.

Mutluluk ve başarıyı aynı potada tutma konusu hep tartışılır. Genelde kabul gören bir görüşe göre başarı hedeflenebilir, ancak mutluluk anlıktır ve nedenleri yenilenebildiği, çoğaltılabildiği ve an önemlisi paylaşılabildiği oranda süreklilik kazanır.

Birlikte üretme ve paylaşmayı başarabilenler mutluluğa daha yakın olabiliyor.

Genel geçer bir söz vardır. Her fırsatta güzel temenniler için de kullanılırız. “Acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır.”

Bu söze niye sevinç konulmuş da mutluluk konulmamış? Çünkü sevinç tek başına pek yaşanmıyor. Sevinç yansıması için genelde birden fazlalı bir ortama gereksinim vardır. Mutlulukta, pozitif anlamda bir bencillik vardır ve paylaşım çok sınırlı insanlar arasındadır. Eğer mutluluğun esin kaynağı güçlü bir sevgi ya da aşksa mutluluk iki yürekten akıp beslenen bir pınardır.

***

Son zamanlarda çevreme bakıyorum belirli hedeflere yürümek bir yana ayakta durup pozisyonunu koruyabilen “alkışlanacak” kadar başarılı sayılıyor. Kuşkusuz bu böyle devam edemez. Eşyanın tabiatına uygun olan yerinde saymak değil, ileriye gitmektir.

Başarısızlığın sizden kaynaklanmayan nedenleri olabilir. Başarı ve mutluluk işte bu noktada birbirini etkileyebilmektedir.

“Parayla mutluluk olmuyor, ancak parasız hiç olmuyor.”

İçinde bulunduğumuz koşullar her şeyi olduğu gibi mutluluğu da zora sokuyor. Unutmamak gerekir ki mutluluk yaşam kalitemizin en önemli kaynağıdır. Yüreğimizin sesine kulak verir küçük adımlarla da olsa mutluluğa yürümeyi başarabilirsek, tünelin ucundaki umut ışığını her zaman canlı tutabiliriz.

Her şey gönlünüzce olsun… Yüzünüzden gülümseme, gönlünüzden sevgi hiç eksilmesin… Nazım Hikmet’in dediği gibi, “YAŞAMAK, GÜZEL ŞEY BE KARDEŞİM…”

Unutmayın, YÜREĞİMİZİN SESİ, MUTLULUĞUN REHBERİDİR…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu