Zengin seviciler ya da sevici isteyen zenginler…
Bugün 2025’in ilk günü.
Bugünden başlayarak gün, ay ve yıl olarak tarih yazarken 2025 yazacağız. Yılın ilk günlerinde alışkanlıkla 2024 yazanlarımız da çok olacak.
***
Bu yazımı yazmadan önce, pek çok konu aklımdan geçti.
Ne yalan söyleyim, kalıplaşmış cümlelerle, alışılmış bir yeni yıl yazısı yazmaya vicdanım izin vermedi.
Baştakiler ya da önemli kurumsal yapılardaki bozulma için TUZ KOKTU, demekten vazgeçtim bir süreden beri.
Gerçek anlamda vahim olan toplumun geniş sayılacak kesimlerinde TUZ KOKMASIDIR..
Bu boyutta tuz kokması varsa tedavisi çok daha zordur.
Kuzey Kıbrıs’ta çok ciddi toplumsal bozulma var. Bu yapıda, ilkeli, dürüst insan sayısı her geçen gün azalmaktadır.
***
Nasıl oldu da bu hale geldik?
Rumların, etik değerlerimizi bozmak için su depolarına virüs atmadığı kesin. Ne yaptıysak kendi kendimize yaptık.
Etik değerlerin bozulması ve bozulmanın içselleştirilmesi, her türlü rezilliğin normalleşmesi demektir.
***
Yıllar evvel, İstanbul’dan uçuşların Yeşilköy Havalimanından olduğu yıllarda, biniş kartlarımızın uçlarından bir kısmı kesilmiş, çıkış kapısında bekliyoruz.
Baktım, tanıdık bir arkadaş, yanında da çalıştırdığı gece kulübü için adaya getirmekte olduğu dört kadın.
Ailece seyahat edermiş gibi rahatlığı dikkatimi çekti. Usulce yanına yaklaşıp, “Yaptığın iş zor değil mi? Mahcup olmuyor musun?” diye sordum.
Söyledikleri aynen kulağımda… “Bu işe ilk başladığımda zordu. Bana, duyacağım şekilde “P……” diyorlardı. İnan bana, iki ay sonra, “Ahmet Bey” demeye başladılar.”
” Neden?”, diye sorunca, verdiği yanıt çok daha derinlikliydi: “Çok kısa sürede, o kadar statülü kişi, ya gece kulübüne geldi,ya da kız gönderdim ki, hepsinin SIRDAŞI oldum. Sırdaşı olduklarım çoğalınca, kötü seslenmeler bitti, Ahmet Bey oldum.”
***
Bu topraklarda namusuyla para kazanmak, neredeyse imkansız hale geldi.
Çok ciddi ekonomik örgütlerin başında, ya şahsi sorunlarını halletmek, ya da işlerini kestirmeden yürütmek isteyen isimler var. Bu yapılarda örgüt içi demokrasi de sıkıntılıdır. Çekişme, kapalı kapıların ardında devam etmektedir.
***
Zengin seviciler, ya da, sevici isteyen zenginler…
Yazıma da, başlık yaptım.
Kestirmeden zengin, hatta servet sahibi olanların yakın çevresinde ZENGİN SEVİCİLERDEN bir çember oluşuyor. Bu çemberi, seviciler mi oluşturuyor yoksa kestirmeden ZENGİN OLANLAR, SEVİCİ Mİ İSTİYOR?
Bu çirkin tablonun oluşması için niyet yakınlaşmasından öte, niyet örtüşmesi, niyet buluşması gerekir.
Seviciler, aynı zamanda içki masalarının mezesidir.
***
Tüm bozulmaya rağmen, Kuzey Kıbrıs’ta alın teriyle kazanan, iş insanları yok mu? Var, ama sayıları, özellikle oransal olarak çok az.
Herkesin, hırsız olduğu yerde, hırsız yoktur. Çünkü, hırsızlık normalleşmiştir.
Herkesin, namussuz olduğu yerde, namussuz yoktur. Çünkü namussuzluk normalleşmiştir.
1984’te Şener Şen’in başrol oynadığı Namuslu filiminin, ünlü repliği, “MEĞER NAMUSLUYMUŞ, NAMUSSUZ”, bizde de çok az insan için geçerli hale geliyor.
Maalesef…
***
… Yeni yılda her şey gönlünüzce olsun…