Hayvancı “haklı” mı? Memur “et ithalatı”na neden karşı çıkıyor?
Hayvancılar gene yollara düştü…
Başkente traktörleriyle, dozerleriyle, kuzuları, keçileriyle geldiler…
Başbakanlığın “intipüften” demir kapılarını alaşağı ettiler…
İlginçtir; müthiş bir “müsamaha” ile diledikleri gibi kırıp döktüler…
Şüphe uyandıracak kadar özgürdüler dün…
Öte yandan “muhalif” bir sinerji yarattılar…
Memuru, öğretmeni, devlet işçisini peşlerine taktılar…
Kasaplar bile yanlarında belirdi… Destek verdi…
Ya ana muhalefet?
Koşa koşa, tam takım traktörlerin yanında ayakta durdular…
“Başbakanlık kapısının devrilmesine” omuz verdiler…
Solda ne kadar irili ufaklı “örgütcük” varsa, hepsi eylemde yerini aldı…
Biri saman balyasını yerlere serpti, öteki düdük çaldı, beriki kibriti çaktı…
Sendikalar; sağcısı, solcusu, ortacısı böyle bir günün özlemi içindeydi…
Memurlar, öğretmenler “hayvancılara bir hediye de bizden” dediler, genel greve gittiler…
Neredeyse tüm “memleket”i birleştirdi hayvancılar…
Kimisi; “toplumsal uyanış için eylemdeyiz” dedi…
Kimisi; pazartesini “dayanışmanın mücadeleye dönüşeceği gün” olarak ilan etti…
Ancak hayvancıların derdi tekti. Başkanları çok net söyledi: “Et ithali duracak…”
Aslında ne hayvancılar, ne de kasaplar böyle bir toplumsal “kabarma” bekliyordu…
Gerçek şu ki; “kuzu eti” kitleleri biraraya getirdi ama talep “ucuzlasın” değil, ithalatı yapılmasın, yerli pahalı eti yemeğe devam edelim şeklindedir…
Bu durumda bir gariplik ve terslik yok mu?
Böylesine bir tartışma, böylesine bir genel grev gerekçesi, böylesine ateşli eylem türü herhalde dünyada bir “ilk”tir…
“Normal” ülkeler; eti hem ithal eder, hem ihraç eder…
Bizim gibi; suyu, sütü, peyniri, domatesi, karpuzu, zerdaliyi, dondurmayı, hatta öğretmeni ithal eden bir “ekonomi” eti neden ithal etmesin?