Hasan Kahvecioğlu

Öğrencinin başını örtmek; çocuk istismarıdır…

Ortaokul öğrencisine, “başörtüsü” serbest…

İğrençlik mi desem,

Çocuk istismarı mı desem,

Gericiler, dinci yobazlar diye feryat mı etsem…

Eğitim nedir bilmeyen, pedagoji nedir anlamayan, kör “cahiller” diye bağırsam mı?

Gerçekten, hiç bu kadar öfkelenmemiştim…

Okullarımıza, öğrencilerimize, çocuklarımıza uzandı elleri en sonunda…

Bu kara cehalete payandalık yapan, siyaset uğruna “kraldan çok kralcı” kesilen, bir günde tüzük değiştiren Çavuşoğlu adındaki sözümona bakan gerçekten çıldırmış olmalı…

Siyasal İslamcılara yaranmak için kılıktan kılığa giren bu mahalle politikacısını hiçbir zaman gözüm tutmamıştı.

Kuran Kursları’nın önünü açan da, okullara ithal din hocaları getirten de odur.

Dincilerin, yobazların maşası olmaya devam ediyor…

Bir de çekinmeden Atatürk’ün adını ağzına alma cüretini gösteriyor.

Bu adamın sayesinde; İrsen Küçük Ortaokulu ile Bekirpaşa Lisesi’nde son günlerde tam bir utanç tablosu yaşanıyor.

İnanın; Dr. Küçük’ün yattığı yerde kemikleri sızlamıştır.

Kendi soyadını taşıyan, kendi ailesinden birinin adı ile anılan bir ortaokulda, bir çocuğun başını örtmek ve orada yaratılan “provokasyon” bu alandaki hassasiyeti bilinen liderimizin ruhunu zedelemiştir.

Özgür Gazete, bu “dini operasyon”un kanıtlarını yayımladı. Çocuğun ailesine yapılan resmi ziyareti, internet yazışmalarını ortaya çıkardı. İki öğretmen sendikası okula giden resmi aracı deşifre etti. Yani; bu yapılanlarda kimin parmağı var, her şey net olarak biliniyor.

Eğitimde yaratılan kaos ve trollerle, öğretmenleri hedef alan bu linç kampanyası o kadar “fütursuzca” yürütülüyor ki, ayrılıkçı partinin Kıbrıslı Türkleri bir kaşık suda boğmaya hazır başkanı da, bu sabah İskele’de Bekirpaşa Lisesi’nde “türbancıların” düzenlediği protesto için çağrılar yapıyor.

Üstüne üstlük bir de, oradaki gerilim yetmezmiş gibi, yangına benzin dökmek için “iftar”ı kullanıyor.

Bay Çavuşoğlu’nun bir gecede değiştirdiği tüzük şöyle diyor: “Öğrencilerin dini inançlarından dolayı başlarını örtmek istemeleri halinde, yalnızca bone üzerine bandana yerleştirerek başlarını örtebilirler.”

Bu ifade, 14 yaşında “evlendirilen” çocuklara yönelik zihniyetin tam da aynısıdır.

12-13 yaşlarındaki çocuğun “dini inancı” oluştu mu be ey gafiller?

Adı üstünde “çocuk” bu…

Ne diyor Dünya Sağlık Örgütü?

“18 yaşından küçük her birey çocuktur” diyor ama orada durmuyor ve ekliyor:

“Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir.”

Başı kapalı bir çocuğun, sınıfta ya da okulda nasıl karşılanacağı hiç mi düşünülmedi?

Eğitim bilimi uzmanı birileri yok mu bu ülkenin Eğitim Bakanlığı’nda?

Çocuğun, arkadaşları tarafından dışlanması, ya da tam tersi, başı kapalıların sınıfta “hegemonya kurması” olasılıklarını hesaplayan bir eğitimci yok mu oralarda?

Okullarda neden “üniforma” var? Neden yüzyıllardır çocukların okulda aynı kıyafeti giymesi prensibi uygulanıyor? Ayırımcılık olmasın, zengin fakir ayırt edilmesin, çocuklar kıyas yaparak üzülmesin, ya da tam tersi birbirine üstünlük sağlamasın diye değil mi?

Peki sen ne yapıyorsun? Daha baştan çocuğu yaftalıyorsun… “Dini inancı”nı dışa vurmasını sağlıyorsun. Çocuğu, okulda adeta “damgalanmış” gibi akran zorbalığına hedef yapıyorsun.

Onu; annesinin, babasının ya da siyaset mahallesinin “aparatına” dönüştürüyorsun…

Belli ki dünyada “çocuk hakları” diye bir kavramdan haberi yok bizimkilerin…

BM’nin 20 Kasım 1989’dan beridir yürürlükte olan ve ülkemizde de 12 Mart 1996’da Meclis’ten geçirilerek hukuğumuzun bir parçası haline getirilmiş olan “Çocuk Hakları”nı bilmiyorsanız, Meral Akıncı’nın bu konudaki kitaplarını okuyun…

BM Sözleşmesi’nin dört temel ilkesinden birincisi; “ayırım gözetmeme”dir.

Siz; aynı sınıfta okuyan çocukların bazılarını “Bunun dini inançları var” diye ayırıma tabi tutuyorsunuz…

Bırakınız da 18 yaşına geldiğinde bu konuda kendisi “karar” versin…

Aslında; tüm bu başımıza gelenler, AKP’nin bunca yıldır, Kıbrıs’ın kuzeyinde, siyasal İslam’ı egemen kılma ve insanımızı, kurumlarımızı bu yönde “dönüştürme” çabasının sonucudur.

AKP, buradaki diplomatik “dinci” kadrolarıyla, ithal öğretmenleriyle, Evkaf’tan sağladığı kaynaklarla burada gerici, muhafazakâr bir toplum oluşturma yolunda ilerliyor.

Türkiye’den taşınan “nüfus”u, bu amaçla tepe tepe kullanıyor…

Toplum mühendisliğinin tüm inceliklerini, hoyratça kullanarak uygar bir toplum üzerinde görünür ve görünmez baskılar oluşturuyor.

Ülkenin her yanına yayılmış dört, hatta altı minareli dev camilerle, KKTC’yi görsel olarak bir kocaman külliyeye dönüştürmeyi başardılar…

Daha da önemlisi; ülkenin her yanındaki camilerden yükselen “elektro ezan”ın sesini, her gün biraz daha açarak kitleler üzerinde bir üstünlük kurmaya çalıştılar…

Bu “şeriat” heveslilerin yaptıklarına KTÖS’ün ve KTOEÖS’nın gösterdiği tepki ve konuyu mahkemeye taşımaları çok yerindedir. Kendilerini kutluyorum. Bu tüzük derhal lağvedilmeli ve okullarımız “dergâh” görüntüsünden kurtarılmalıdır.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu