Pazar günü sandık başındayız…
“Kıbrıs Cumhuriyeti” kimliğini taşıyan, 18 yaşından büyük 103 bin 269 “Kıbrıslı Türk” Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oyunu kullanma hakkına sahiptir.
Hem de kayıt – kuyut istemeden, “otomatik” olarak…
Kıbrıslı Türk seçmenler, Kıbrıs’ın toplam seçmen sayısının yaklaşık yüzde 15’i kadardır.
Yani; Avrupa’da, küçümsenemeyecek boyutta bir “siyasal güce” sahibiz…
Aslında, gökten zembille inmiş gibi, bir “altın fırsat” bizi bekliyor…
Büyük bir “sorumluluktur” bu, aynı zamanda…
AB pasaportunu, kimlik kartını taşıyan her kişi, AB yurttaşlığının gereğini, demokratik oy kullanma hakkının sağladığı “gücü” deneyimleyecek…
Çoğumuz; henüz bu fikre yeterince sıcak bakamıyoruz…
“Kıbrıs’ta asıl istediğimiz, asıl beklediğimiz bu değildi” diyenler oldukça fazla…
Bu serzenişte, kuşkusuz ki mevcut “siyasal statüko”nun dışına çıkamayışımızın payı çok fazla…
Hiçbir siyasal partimiz “Kıbrıs Cumhuriyeti”ndeki bir seçimi içine sindirebilmiş, bunun için açık kampanya yapabilmiş değildir…
Çözümü destekleyen siyasetçi de çekingenlikle, utangaçlıkla yaklaşıyor bu seçimlere…
Ancak dünya durmuyor ve yaşam bize “farklı” kulvarlar sunuyor…
“Bireysel” olarak kullanabileceğimiz böylesine bir ciddi “fırsat” ortaya çıktığında, tereddüt etmeye hakkımız yok sanırım…
Çünkü, kimsenin bizi beklemeye niyeti yok…
Öyle anlaşılıyor ki, herşeye karşın bu seçimlere ilgi oldukça fazla… Türk tarafında da bir “seçim havası” oluştuğunu görmemek olanaksız…
Bu yüzden, “Kıbrıslı Türk” kimliğinin ötesinde, “AB yurttaşı” olarak da “rol” alabileceğimiz bu yeni alanı keşfetmeliyiz…
Bu seçimlerin, bizim için farklı ve dönüştürücü bir nitelik taşıdığını görebilmeliyiz.
Kıbrıslı Türkler’in, barikatları geçerek oy kullanması bireysel gibi görünse de, yoğun bir katılım toplumsal görünürlüğümüzün artmasına yol açacaktır.
Bu da küçük bir toplum için Avrupa’da ciddi bir “kazanım”dır…
Pazar günkü seçimde, 12 siyasal parti yarışacak…
Oy pusulasında Kıbrıslı Türkler’in ilgisini çekebilecek isimler ve partiler var…
Pusulanın en başında yer alan AKEL, bu seçimde Niyazi Kızılyürek’i ikinci kez aday gösteriyor.
Kızılyürek’in şansı oldukça fazla… Aşağıda nedenlerine değineceğim…
Diğer bir isim “İki toplumlu” sloganıyla kurulan Volt partisinin Genel Sekreteri Hulusi Kilim…
Aynı partiden Kıbrıslı Türk okuyucunun yakından tanıdığı, gazeteci yazar Makarios Druşotis de yarışacak.
Makarios’un Kıbrıslı Türkler’den oy alması pek mümkün…
Bir diğer aday ise Yeşiller’den Öz Karahan…
Rum tarafında son yapılan anketlere göre, AKEL ile DİSİ oy oranında atbaşı gidiyor…
Büyük bir olasılıkla 2’şer vekil çıkaracaklar…
Anketlerin gösterdiği en çarpıcı sonuç ise; ELAM’ın üçüncü parti olarak çıkması ve AP’ye bir vekil gönderme olasılığıdır. Altıncı sandalyeyi ise DİKO’nun kazanması bekleniyor.
Kıbrıslı Türkler’in AP seçimlerine ne oranda katılacağı ise şimdilik kocaman bir “muamma…”
Ancak 2019’daki katılımı, ikiye katlamak hiç de uzak bir olasılık olarak görünmüyor.
2019 yılında 82,925 kayıtlı Kıbrıslı Türk vardı. Sandıklardan 5804 oy çıkmıştı. Bu oyların 4076’sı AKEL’e verilmişti. DİSİ, Kıbrıslı Türkler’den yalnızca 68 oy almıştı. AKEL’in oyları yüzde 1.5 dolayında artmıştı.
Son 5 yılda, “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne kayıtlı, seçmen Kıbrıslı Türklerin sayısı 30 bin dolayında arttı.
Bu yüzden “oy ağırlığımız”ın bu kez yüzde 2’leri geçmesi söz konusu…
Avrupa değerlerine çok yatkın bir toplumuz biz…
Yakın tarihimizdeki en büyük “kabarma”yı sağlayan, bizi meydanlara toplayan güç Avrupalı olma hayaliydi…
AB üyeliği ve çözüm…
Kıbrıslı Türkler; her ikisini de çok istedi. Bunu referandumda yüzde 65 oyla dünyaya haykırdı…
Ancak olmadı, olamadı…
2004’te Annan Planı’na Rum toplumu “evet” demedi…
Tam altı yıl sonra 2010’da, epeyi yol almalarına karşın Hristofyas-Talat anlaşamadı…
Tam yedi yıl sonra Akıncı-Anastasiades neredeyse direkten döndü…
Çözüm olsaydı; “Kıbrıs”ın Avrupa Parlamentosu’ndaki 6 üyesinden 2 tanesi Kıbrıslı Türk olacaktı.
Olmadı; ama yaşam da durmadı…
“Kıbrıs Cumhuriyeti” altı sandalyenin tümüne yerleşti.
Yalnızca AKEL; 5 yıl önce büyük bir adım attı ve seçim listesine “Kıbrıslı Türk aday” koydu.
Prof. Niyazi Kızılyürek; Kıbrıslı Rum seçmenlerin oylarıyla Avrupa Parlamentosu’na seçildi.
Kızılyürek, bu 5 yıl boyunca Türk tarafına bile geçmeden, kendi seçmenleriyle “Avrupa vekilliği”ni sürdürebilirdi…
Kestirmeden söylersek, siyaset bağlamında Kıbrıslı Türklere bir “borcu” yoktu…
Ancak öyle yapmadı…
Kıbrıs’ın kuzeyinde; uygar, Avrupalı, modern, laik bir “toplum”un var olduğunu Avrupa platformlarında hissettirdi…
AB’nin hemen tüm kurumlarında “sesimiz” oldu…
Hellim sorununda, AB ile ticarette, gençlerimizin Avrupa’da eğitim almasında tıkanıklıklar yaşandığında sorunların aşılmasında, önemli rol oynadı.
Kızılyürek, bu seçimlere Kıbrıslı Türklerin katılımına büyük önem veriyor. Hatta “beni seçin” demeden, bütün kampanyasını “daha çok katılım” üzerine oturtmuş bulunuyor.
“Kıbrıs’ın kuzeyi kalabalıklaşırken Kıbrıslı Türkler azalıyor” gailesini yüksek sesle dile getiriyor…
Bizim “özne” olmamızı talep ediyor…
Bu fırsatı kaçırmayalım ve önümüzdeki Pazar günü sandığa gidelim…