Söğüşleyin, üleşin güzelim memleketimi…
Yeyin… Yeyin…
Yağma “devlet”in çiğ köftesi bunlar…
Ablanın damadı, kardeşin kızı…
Abinin torunu, torunun eşi, damadı…
Gelin… Gelin…
Partimin ilçe başkanı, köy örgüt başkanı…
T izni, turistik araç izni, kiralık araba izni…
Hepsine biz hükmediyoruz Allah’ın ve AKP’nin izniyle…
Bir zamanlar ganimet vardı, “puan” vardı…
Şimdilerde ise T izni var… Z izni var… Yağmaya devam…
Galiba bu “adam”ı; özel bir proje çerçevesinde Kıbrıs’a “görevli” olarak gönderdiler…
-Oraya git; iş yap, para kazan, üst makamlara yaklaş, partilere gir, saf siyasetçileri kullanarak makam sahibi ol, sonra bizimkileri toparla, örgütle, parti kur, hükümete ortak ol… Oradaki sistemi “sabote” edici işler yap…
-Kıbrıslıların geleneksel alışkanlıklarına savaş aç…
-Yolların, kasabaların, köylerin yerleşmiş görüntüsünü boz…
-Şimdiye kadar yaptıkları ne varsa, sen tersini yap…
-Ağzını kim açıyorsa, kim eleştiri yapıyorsa anında alaturka yöntemlerle onu sustur…
-Zaman zaman bazı kurumları hedef al, saldır, aşağıla, suçla, ortaya rüşvet iddiaları at…
-Elindeki tüm imkânlarla “adamlarımızı” koru, “bizimkileri” kanatlarının altına al…
-Kıbrıslıları “ötekileştirici” ol… Ayırımcılığı körükle…
-Yol tabelası mı çizilecek, yol kenarlarındaki otlar mı temizlenecek; “bizim adamlara” yaptır o tür işleri… Elleri para görsün, semirsinler…
-Şaibe iddialarına, yaptığın işlerin “standart”ına itiraz edenlere medya yoluyla ağzının payını ver…
-AKP’de seni sevmeyenler çok olsa da, aldırma… Bu hizmetlerin, bu “biat”ların elbette bir gün anlaşılacaktır…
-Siyasi sistemde “laf dinleyen” ve boynunu eğmen sayesinde, hükümet kurmada, koalisyon bozmada, bazılarını aforoz etmede iyi bir performans sergiliyorsun…
-Özellikle Kıbrıslı-Türkiyeli ayırımcılığını körüklerken, sevmediğin Kıbrıslıları “şeytanlaştırırken” tam bir dinci gibi davranmaktan zerre kadar çekinme…
Zaten çekinmiyor, dere tepe dümdüz gidiyor…
Adamı bakan yapıyorlar, dağıtacak arsası yok, iş verecek münhali yok…
Bu kez ne yapıyor?
UBP’nin eski “rant” taktiklerine sarılıyor…
“T izinleri…”
Eski, sanayi fabrikası çalışanı anlatıyor:
-Abi, huzura eriştim… Bizim başkan al bir araba başla dedi. Allah razı olsun, ekmeğimizi çıkarıyoruz sayesinde…
Bir başka “zanaatkâr”ı gördüm, minibüs sürüyor…
-Usta, dedim. Sen emekli olmamış mıydın? Hani çok yorulmuştun, gül gibi mesleğini bırakıp taksici mi oldun?
-Abi, dedi yılların ustası… Partiden bir “hediye” bu… Kendileri çağırdı… Bu yaştan sonra şoför olduk… Günde en az 3500 TL. kazanıyorum sayelerinde…
1974’ten sonra, “yağma” döneminde; UBP’li parti üyesi akşam parasız yatıyor, sabahleyin milyoner olarak kalkıyordu ya…
-Abi, parti sayesinde iskândan ayarladım. Bana Girne’de bir apartman verdiler. Henüz bitmemiş ama olsun, sıvalarını da ben yaparım…
Şimdi ise; Ekim’de başvuran kişiye, Aralık ayında Ercan’da “taksicilik” yapma izni veriyorlar…
Bu “rüşvet”in rayiç bedeli 200 bin Sterlin…
İşte bizim “devlet” böyle bir şey…
Küçücük iki parti ile abi parti “gardaş gardaş” üleşiyorlar…
Ne diyor ulaştırmadan sorumlu “bakan” unvanıyla anılan kişi?
“Kriterleri yerine getirenlere bu izinleri veriyoruz…”
Elbette…
-İyi bir partili olmak…
-İngilizce bilmemek…
-Kocaman gür sakallı olmak…
-Yaşlı bir Reno veya herhangi bir araba sahibi olmak…
Kriterler bunlar…
Bakın Lefkoşa sokaklarına…
Son zamanlarda fosforik renkli, yaşlı, sol direksiyonlu taksiler dolanıp duruyor…
Tam bir çağdışı görüntü sergiliyorlar…
Hele minibüsler?
Onlar çok daha fazla “kirlilik” yaratıyor…
Pembe, mor, kırmızı, yeşil; envai renkte yaşlı “saravallagi”ler…
Kimisinin kapısı soldan, kimisinin sağdan…
Kimisi sol, kimisi sağ direksiyonlu…
Önlerinde kocaman “nazar taşları” sallanıyor… Ön camın üstünde fosforlu “maşallah” yazıları yer alıyor…
Neredeyse; Endonezya’nın Jakarta’sına benzetecekler Lefkoşa’yı…
Kıbrıs’ın, Kıbrıslı’nın geleneksel kültürüne bir meydan okumadır bu…
Modern görünümlü kasabalarımızın peyzajını, silüetini bozuyorlar…
Bir minibüsün camında yazılı olan şu sözcük, bu kültürel dönüşüm saldırısını anlatmaya yeter sanırım…
“Girnekapı” diye yazıyordu yaşlı, kırık dökük minibüsün üzerinde…
Dörtyüz yıllık “Girne Kapısı” ifadesi, “Edirnekapı”ya uygun tarzda değiştirildi.
Tıpkı evrilen nüfus yapısı gibi, kentsel yaşamın özüne de dokunmaya başladılar…
Kasabalarımızı çirkinleştirmeye, eskitmeye, muhafazakârlaştırmaya emin adımlarla yürüyorlar…
Lefkoşa’nın “kent” görüntüsü, 50 yıl önceki Anadolu kasabasına dönüşmek üzere…
Başarıyorlar ne yazık ki…
Bizim de “gık”ımız çıkmıyor…
Lefkoşa’nın her mahallesine “gecekondu” gibi kondurulan “araba galerileri” yetmiyormuş gibi…
Her mahallesine dikilen kalın ve hantal görünümlü demir kamera “tak”ları ve demir yığını ayakları yetmiyormuş gibi…
Şimdi de çirkin, yaşlı, taksi ve minibüslerle “kent” dokusunu bozuyorlar…
Demografik yapımıza, DNA’mıza yapılan “dinsel şiringa”yla birlikte, herşey “doğu”ya, geriye, Osmanlı’ya, Arap’a doğru seyrediyor…
Bu kendigelen “adamlar” bu ülkeyi söğüşlüyor alabildiğine…
Ey kafasız Kıbrıslı politikacı… Bunu anla artık…