Hasan Hastürer

AB, Kıbrıs sorununun çözümüne katkı koymak istiyorsa…

Kıbrıs sorunu çözüme kavuşmadan, Kıbrıs’ın AB üyeliğine alınması yanlış mıydı?

   Konuya objektif bakan herkes, “evet, yanlıştı”, der.

   Neden?

   Çünkü, Kıbrıs Rum tarafının, çözüme yönelik motivasyonu, AB üyeliği sonrası, yukarıya değil aşağıya doğru seyir izlemeye başladı.

   AB, normal koşullarda, sorunlu Kıbrıs’ı AB üyeliğine almayabilirdi. Ya da bu olasılık yarıdan fazlaydı.

   Peki, Kıbrıs neden üye alındı?

   Çünkü, Yunanistan, Kıbrıs üye olmazsa AB genişleme sürecini veto edecekti. 2002 Kopenhag zirvesinde Çekya, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta ile birlikte Kıbrıs’ın  AB üyeliği de onaylanmıştı.

***

AB, Türkiye ile ilişkilerinin, sorunlu olmasını istemez.

Elbette, Türkiye de istemez.

   Türkiye – AB ilişkileri, tam üyelik yolunda yeterli ilerleme olmasa da, sorunsuz devam edebilir. Türkiye için, gümrük birliğinin işleyişi ve de Türk Vatandaşlarının, Avrupa’ya vizede sorun yaşamadan seyahati, öncelikle takip edilendir.

***

   Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs sorununun devamından nemalanmaktadır.

   Adada Barış Gücü’nün varlığını da Kıbrıs sorununun varlığının sembollerinden biri olarak görmekte ve “BM BARIŞ GÜCÜ GÖRSELİNİN” devamını istemekte, BM Barış Gücü’nün adadan ayrılmasının gündeme gelmesinden ödü patlamaktadır.

***

   Kıbrıs, AB üyesi olduğu günden bugüne, Türkiye – AB ilişkilerini, kendi çıkarlarına bağlantılı olarak takipte tutmaktadır.

   Kıbrıs için AB – Türkiye ilişkilerinde AB’nin çıkarları değil, kendi siyasi hesapları önemlidir.

   AB üyesi ülkeler bunun farkında değil mi?

   Farkında olmamaları mümkün değil. Ancak, AB karar mekanizmasında Kıbrıs’ın sahip olduğu etkinlik nedeniyle, yeterince tavır koyamıyorlar ya da tavırlarını öteliyorlar.

***

Çeşitli kaynaklar Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in son Kıbrıs ziyaretinde, Hristodulidis’e, uyarı nitelikli mesajlar verdiğini doğruluyor.

   Yunanistan, Türkiye ile sorunlarını kalıcı olarak çözmek istiyor.

   Miçotakis, 13 Mart’ta Yunan basınına yaptığı açıklamada mayıs ayında iadeyi ziyaretle Ankara’yı ziyaret edip Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşeceğini açıklayıp, “Türk liderliğinin farklılıklarımız arasında köprü kurabilmemiz ve en azından gerginliklerden kaçınabilmemiz için samimi bir istek içinde olduğunu düşünüyorum.” demişti.

   Rum tarafında, yorum yapanlar, mayıs ayındaki Erdoğan – Miçotakis görüşmesinin, beşli konferans kapısı aralayabileceğini seslendiriyor. Ancak bu seslendirmeler cılız.

   Eylül, önce Kıbrıs sorununda hareketlenme olasılığı zayıf.

***

Müzakereleri, araç olmaktan çıkarıp, amaç haline getiren Kıbrıs Rum tarafına AB’nin pozitif tepki koymasının zamanı çoktan gelmiştir.

   Çözüm istemeyen, ama müzakere isteyen Kıbrıs Rum Yönetimine, Kıbrıs Rum Liderliğine, çözüme değil, çözümsüzlüğe oynadığı ve bu tutumunun AB’nin büyük ölçekli çıkarlarına zarar verdiği, çok net, anlaşılır bir dille söylenmelidir.

   AB, Kıbrıs sorununun çözümüne katkı koymak istiyorsa, bunu hiç gecikmeden yapmalı, Kuzey Kıbrıs’la verimli ilişki için Rum tarafının, engellerini devre dışı bırakmanın yollarını bulmalıdır.

   Aksi halde AB üyeliği, Kıbrıs Rum tarafının işine gelirken, AB’ye zarar vermeye devam edecektir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu