Hasan Hastürer

“Futbolcu bir babanın oğluyum, oyunu temiz kurallarıyla oynarım…”

Sabit gelirliyseniz, ayağınızı da yorganınıza göre uzatırsanız, ekonomik anlamda, başınıza büyük kaza gelmesi neredeyse imkansızdır. İş adamıysanız, yaptığınız işin sektörel özellikleri, artı ülkede ve dünyadaki dönemsel etkiler, bulunduğunuz yerden sizi çok aşağılara tepetakla götürebilir. 2000’li yıllardan başlayıp, küçük bir “moladan” sonra yeniden patlamasını sürdüren emlak sektörü tam da bir önceki cümleye örnektir.

Yanılmıyorsam sene 2001’di.  ABD’den beni arayan bir düşünce kuruluşu mensubu, Kuzey Kıbrıs’a geleceğini, bir günümü kendisine eşlik ederek geçirmemi istedi. Kabul ettim.

Geldi, elinde bir liste vardı. O listeye göre, Yedidalga’dan başladık… Gaziveren, Akdeniz, Sadrazamköy, Kayalar, Girne’nin batısındaki bölgeler ve doğuda Esentepe sınırlarına kadar birlikte gezdik.

En son ne dedi bilir misiniz? Şu an dünyada arazi yatırımı için en uygun ülke Kuzey Kıbrıs’tır. Bu gün bir yatıran, çok kısa zamanda on misli karlı duruma geçecek. Annan Planı sonrasında da aynen dediği oldu.

O zaman çözüme bağlı bir yatırım iklimi oluşmuştu. Yıllar sonra çözümü hiç düşünmeden önce İskele sonra Esentepe bölgesinde inşaat patlaması oldu. Yerli, yabancı ya da yerli- yabancı ortaklıklı şirketler, Kuzey Kıbrıs’ı Akdeniz çanağının emlak dünyası bakımından önemli yatırım merkezine dönüştürdü.

Emlak dünyasında öylesi bir büyüme oldu ki Rum Yönetimi, sabote nitelikli girişimler başlattı. Önemli yabancı yatırımcı ve pazarlamacıları tutukladı. Sonuç alamayacaklarını bildikleri için, yargı sürecini ağır yürüterek, rahatsızlık, korku ortamı yarattılar.

Devlet politikasıyla tepki koyup, girişim yapmakta gecikiyor muyuz? Evet, gecikiyoruz.

Screenshot

Niyazi Şanal, emlak sektörünün başarılı isimlerinden biridir. Kendisiyle ilgili düşüncelerimin özetini bir süre önce, bir yazımda paylaşmıştım. O düşüncelerimde bir değişiklik yok.

Karşılıklı buluşup sohbet etme isteğimiz vardı. Geçtiğimiz günlerde, Lefkoşa’da buluşup konuştuk.

Babadan, aile şirketinden gelen bir deneyim yok. Ancak, aileden gelen etik bir duruş var.

Daha ben sormadan,  “İş adamıyım. Başarılı olmak, yol kazasına uğramada yola devam etmek, işlerimi büyütüp çok sayıda insanımıza ekmek kapısı yaratmak isterim. Çalışanlarımla birlikte, ben de çalışanım. Her zaman işimin başındayım” dedi. 28 kelimede, işine bakış açısını özetledi. “Garantici misin?” sorusunu sorunca çok az duraksadıktan sonra şunları söyledi: “ Kumar tutkum yoktur. Futbolcu bir babanın oğlu olarak sporda heyecanı sevsem de, çok kazanma arzusuyla işimde yüksek risk almayı sevmem. Sektörün çok yönlü risklerini bilirim, yakından takip ederim. Bunun adı garanticilik değil ama.”

Kuzey Kıbrıs’ın yatırım iklimi, ekonominin kurallarına göre kolay değil. İşinizi yaparken, temiz kurallara uymak kolay mı? Bu sorumu biraz daha açarak sordum, yanıt çok düşünmeden geldi. “Az önce de futbolcu bir babanın oğlu olduğumu söyledim. Babam Fikret, bir zamanların gerçek anlamda efsane Mağusa Türk Gücü’nün,  savunma futbolcularından biriydi. Babam her zaman, oyunu temiz kurallarına göre oynayıp kazanırsan, kazandım deme hakkın var, der. İlk günden bu kuralla işimi yürüttüm. Evrensel doğruluğu olan kuralların dışına çıkmadım. Bundan sonra da çıkmam.”

… Emlak sektöründen sıkıntı seslerini anımsatınca, “Emlak dünyasında birileri yapar satar, bir başkalarıysa satar yapar. Ben bugüne kadar satıp yapmayı başardım. Bazı arkadaşlar sorun yaşarken biz taahhüt ettiğimiz projelerimizi tamamlamak için en az iki yıl daha işimiz var. 473 çalışanım var. Her gün vasıflı elemanlar almaya devam ederiz. Çok şükür tamamız”  dedi.

Konumuzun merkezinde, medya girişim ve deneyimi yoktu ama sormasam da olmazdı.

Sordum. Söylediklerinin özü şu: “Allah’a şükür, emlak sektöründen yüzümüzü güldüren kazancımız oldu. Medya sektörüne yatırım hep aklımdaydı. Kar zarar hesabına öncelik vermeden yatırımlarımızı yaptık. Arkadaşlar bunu bilir. Ailemize, televizyonu da katınca daha verimli olmak için küçük hareketler düşündüm. Ekonomik önlemler için hareket etmem söz konusu değil. Açıklamalara bakıldığı zaman yanlış anlama olduğu anlaşılır. Hala bilmediğim nedenlerle,  bu yol ayırımları yaşanmışsa bilemem.

Medya dünyasına girdiğim için pişman değilim. Lefkoşa’nın odak noktalarından birinde medya merkezimizi inşa edeceğiz. Ben işimi yapacam, gazeteci arkadaşlarda gazeteciliklerini.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu