Ayrı referandumu bile kötü miras görüyorlar…
Daha öncede yazdım ve söyledim.
Empati yaptığım zaman, Rum tarafının, Kıbrıs sorununda 77- 79 doruk anlaşmaları, BM çözüm parametreleri, uzlaşı açıklamaları çerçevesinde bir çözümü kabullenmekte zorlandıklarını anlıyorum.
Megalo İdea ve yavrusu ENOSİS’ten idealinden uzaklaşamadılar.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 21 Aralık 1963 sonrası İŞGAL ETTİLER.
Kıbrıs Cumhuriyeti, anayasal kimliğini kaybetmiş olmasına rağmen dünya tarafından tanınmaya devam edildi.
Çözüm olmadan, bir anlamda Yunanistan’ın AB genişlemesini veto tehdidiyle, Kıbrıs AB üyesi oldu.
BM ve de AB üyesi olmasına rağmen Kıbrıs, bağımsızlık marşı olarak Yunan Ulusal Marşını kullanan, bağımsızlık marşı olmayan, tek devlettir.
KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi olarak isimlendirse de dünya Kıbrıs Cumhuriyeti, diyor.
AB’nin bütün nimetlerinden yararlanmalarına karşın, ENOSİS idealinden gerçek anlamda kopamadıkları için ÇÖZÜME KARŞIDIRLAR. ÇÖZÜME ENGELDİRLER.
Bunu biz görürken, dünya görmüyor mu?
Görüyor.
***
Bu satırların yazarı olarak Annan Planı referandumunda en ön saflarda EVET için gayret gösterdim.
Benzer bir ortam, yeniden oluşsa, yine benzer çabayı gösteririm.
Ancak, çözümsüzlük sürecinde Kıbrıslı Türkler, bedel öderken Rum tarafının, mevcut statükonun konforu içinde, ENOSİS’i unutmayan ideallerine uygun bir ‘sürpriz beklenti’ içinde olmalarını da kabul edemiyorum.
Çok iddialı olarak ifade edeyim.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönelim, desek, Rumlar kesinlikle kabul etmez.
Tanımlanan çözüm parametrelerine göre çözümü siz şekillendirin desek, gene yapmazlar yapamazlar.
***
Kıbrıs sorununun iki öncelikli parçası Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafıdır.
Karşı tarafın peşin peşin kabul etmeyeceği bir öneri, öneri sayılmaz.
Rum tarafından, siyasetin merkezinin birkaç çember dışından yükselen ve daha ciddi siyasi ipuçları veren sesler, Kıbrıs Türk tarafının, eleştiri ve taleplerine haklılık kazandırır.
Yanıt vermek, benim, tercihim değil.
Ancak zaman zaman Rum tarafından yükselen seslere yanıt vermek değil, katkı koymayı gerekli görürüm.
Dün Güney Kıbrıs’ta yayımlanan bir makaleyi okuma fırsatım oldu.
Yazının bütününü buraya almayacağım. Pek çok çok paragrafı Rum tarafının ağırlıklı niyetini ortaya koyma bakımından önemli.
Bir paragrafını aktarayım.
‘Kıbrıs Rum tarafının ne vereceği’ hem potansiyel arabulucular hem de içteki bazı kişiler tarafından gündeme getirilen bir konudur. Kıbrıs Rum tarafının bu ‘açılımının’ neleri içermesi gerektiği somutlaştırılmıyor ancak ‘resmediliyor.’ Mesele ayrılıkçı oluşumun düzeyinin yükseltilmesidir. Ankara’nın talepleri çok açık olduğu için, bu alanda kâğıt üzerinde egzersizler yapılıyor. Yani Türk tarafının egemenlik konusunda nasıl tatmin edileceği konusunda… Ve aslında bir anlaşmaya varılmadan önce bunun nasıl yapılabileceği düşünülüyor. Örneğin, ülke referandum yoluna girdiği zaman (ve ayrı referandumlar ayrı bir egemenlik uygulamasıdır, 2004’te miras kalan bir şeydir). Buna yakın değiliz, ancak iddia ettikleri gibi bizi bir rotaya sokmak için gündeme ‘hediyeleri’ getiriliyor.’
***
Dikkatinizi çekerim, ayrı referandumu bile 2004’ün kötü bir mirası görüyorlar.
Göremedikleri şudur.
Her geçen gün, adada 1974’te oluşan yapının kalıcılaşmasına yarayan gelişmeler üretiyor.
10-15 sene içinde, adanın kuzeyinin nüfusunun, güneyden fazla olmasını kimse olmayacak bir gelişme olarak görmesin.
Nüfusun ötesinde de gelişmeler olacak ve de dünya sıradan küçük tepkilerle geçiştirecek.
Rum liderliği her zaman, bir önce kabul etmediklerini, bir sonraki dönemde elde etmek için boşuna çaba harcar.
Şimdi de, durum aynıdır.