Aziz KARAAZİZ

Yalaka akışı değil, siyasetçiye seçmen korkusu lazım…

“Bütün korkulardan kurtulmak isteyen insan, Al¬lah’tan korkmayı bilen insandır.
Tanrı’dan korkmak, O’nu sevmeğe engel değil, gerçekte O’nu sevmenin şartıdır.”
Üstat Sezai Karakoç, Allah korkusuna ilişkin böyle söylemiş.
Gayet güzel anlatmış, Allah-İnsan-Korku bağlantısını.
Korkunun ilişkilerdeki düzenleyici etkisini son derece etkili cümlelerle anlatmış.
Çok doğru, çok yerinde ve hayatın her alanında kullanılması gereken ifadeler.
Özellikle de siyasette.
Siyasetçi-Seçmen-Korku üçgeninde yaşanan yozlaşmanın sıkıntılarını yaşayan bizleri anlatan daha başka bir ifade olamaz.
Evet, korku eksikliği bizleri bugünlere getirdi.
Görüntünün tam tersine, siyasetçi seçmenden korkmuyor.
Oysa korkması lazım, şart.
Eğer siyaside seçmen korkusu olmazsa ülkede işler rayından çıkar.
Herkes kendi düzenini kurmaya başlar ve işin içinden çıkmak mümkün olmaz.
Kamu düzeni bozulur, vatandaşların memnuniyet düzeyi aşağılara düşer.
Toplumsal hoşnutsuzluk tavan yapar ve bu durum çok ciddi bir güvensizlik yaratır.
Özellikle de geleceğe yönelik güven yerini ciddi bir endişeye bırakır.
Seçmenden korkmayan siyasetçinin kurallara ve yasalara uymasını kimse beklemesin.
Uymaz..
Uymazlar..
Neden uysunlar ki..?
Nasıl olsa günü geldiğinde bir şekilde yine seçilir.
Ülkemizde seçmen gücünü ne yazık ki yitirmiştir.
Bir kesim sandığa gitmeyerek buna neden olurken, bir başka kesim de bireysel beklentilerin peşine düşerek siyasilerin kölesine dönüşmüştür.
“halledeceyik” kalıbına mahkum olan seçmen, beklentilerinin karşılanacağı hayaliyle şuurunu yitirmiş bir şekilde teslim olur.
Bu durumdaki bir seçmenden kim neden korksun ki..!
Tam tersine, seçmenin siyasiden korktuğu bir düzendeyiz.
Ve bu düzeni yaratan siyasiler değil, bizzat seçmenin kendisidir.
Takım tutar gibi parti destekleyen, yalakalık seviyesinde siyasetçi alkışlayan seçmenden kimse korkmaz.
Bu kıvam aslında siyasetçinin tam da istediği şeydir.
Kandırır, kullanır ve istediğini alır.
Bu durum siyasetin tümüne yayılmıştır.
Her partide vardır.
Yapabilen de vardır yapamayan da.
Yapabilenler kendi partileri içerisinde öne çıkarken, yapamayanlar da işin sırrını çözmeye ve aynısını yapmaya uğraşmaktadırlar.
Seçmen ise bu durumu alkışlamaktadır.
Siyasetçinin yeniden seçmenden korkması ve seçmen korkusunu yüreğinde hissetmesi için ilk yapılması gereken alkışlamaktan vazgeçmektir.
Yalakalık alkışının sesinin kesilmesi siyasetçi için ciddi bir uyarıdır.
Korkunun da başlangıç evresidir.
İşte o korku da işleri olması gereken şekle sokacak olan güçtür.
Seçmenin yeniden bu gücü ele geçireceği güne kadar savrulmaya devam edeceğiz.
Bakalım aklımız ne zaman aklımıza gelecek…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu