Türkiye

“Öcalan çağrısını kendi örgütüne yaptı, YPG’ye değil”

DEM Parti Eş Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları Meclis'te basın toplantısı düzenledi. DEM Parti'ye göre Abdullah Öcalan çağrısını YPG'ye değil, sadece PKK'ya yaptı.

DEM Parti Eş Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının Suriye’deki YPG’yi kapsamadığını söyleyerek, kayyum atamalarının sürmesinin ve bazı yetkililerin kullandığı dilin süreci sabote edebileceğini söylediler.

PKK lideri Abdullah Öcalan‘ın 27 Şubat’ta örgütüne yaptığı silahları bırakma ve kendini feshetme çağrısının ardından PKK’danateşkes kararı gelirken, DEM Parti Eş Başkanları Bakırhan ve Hatimoğulları TBMM’de parlamento muhabirleri ile düzenledikleri basın toplantısı ile sürece dair merak edilen sorulara yanıt verdiler.

İki Eş Başkan siyasi partilerle daha önce yaptıkları görüşme turunu gelecek hafta yeniden başlatacaklarını da belirtirken, AKP ile MHP’nin de yine görüşme trafiği içinde olacağını ifade ettiler.

Heyetin Suriye’deki Rojava bölgesine gitmesinin de planlandığını duyuran iki başkan, bunun için bir takvimin ise şu an netleşmediğini kaydetti.

DEM Parti Eş Başkanları Bakırhan ve Hatimoğulları mecliste parlamento muhabirleriyle basın toplantısı düzenledi
DEM Parti Eş Başkanları Bakırhan ve Hatimoğulları, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının Suriye’deki YPG’yi kapsamadığını söylediFotoğraf: Gülsen Solaker

Çağrı YPG’yi kapsıyor mu?

Öcalan’ın çağrısının Suriye Demokratik Güçleri’nin omurgasını oluşturan ve Türkiye tarafından PKK’nın uzantısı olarak görülen YPG’yi kapsayıp kapsamadığı sorusu basının yoğun ilgi gösterdiği toplantıda eş başkanlara birkaç kez soruldu.

Hatimoğulları, bu soruya “Çağrı metni burada, çağrıda SDG geçmiyor. Metinde geçmeyen bir şeyi söyleme yetkimiz yok. Sayın Öcalan PKK’ye bir çağrı yaptı, PKK kendi örgütüdür. Geri kalan kısmı kendi tasarruflarıdır. Bu konuda yorum yapamayız” yanıtını verirken, sürecin başarılı olması durumunda bunun tüm bölgeye etkisi olacağını kaydetti.

Suriye’de şu anda aktif olarak devam eden bir süreç bulunduğunu ve SDG meselesinin Suriye’nin iç işi olduğunu da söyleyen Hatimoğulları, “SDG’nin de kuracağı diyalog Suriye iledir. Bu metinde olmayan bir şeyi içinden çekerek onu başlığa taşımak bizim sorumluluğumuzda değil” diye konuştu.

Bakırhan ise bu konuda gelen bir başka soru üzerine, çağrıyı Öcalan’ın kendi örgütüne yaptığını belirterek, şöyle konuştu:

“Suriye’de henüz oturmamış bir rejim var. Henüz yeni kurulmuş bir rejim, karakteri netleşmeden, silahların konuştuğu her gün insanların katledildiği bir yer. Bu çağrının içine dahil edilir mi bilemiyorum. Öcalan yaptığımız 4 saatlik konuşmada orayı tarif etmedi, kendi örgütünü tarif etti.”

Süreçteki amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?

İki eş başkana bazı kesimlerde dillendirilen Cumhur İttifakı’nın bu süreci başlatmaktaki amacının Erdoğan’ın yeniden seçilmesini sağlamak için DEM Parti’nin milletvekillerine ve Kürtlerin oyuna ihtiyaç duyması ve süreci bunun için başlattığı yorumları da soruldu.

Bakırhan, bu yorumların siyasi etiğe uygun olmadığını söyleyerek, “Bunları söylemek ayıptır. Erdoğan’a mı oy verdik biz? Ne zaman arka kapılar ardında siyaset yaptık? AKP ile anlaşıyorsak neden cezaevleri hep bizlerle dolu?” diye konuştu.

Demokratik değerlerin pazarlık konusu olamayacağını da belirten Bakırhan, “Biz kimsenin yancısı değiliz” diye konuştu.

Bakırhan: “Zehirli dil sabotajdır”

Basın toplantısında Bakırhan zaman zaman farklı yetkililerden gelen bazı açıklamaları isim vermeden eleştirerek, şunları kaydetti:

“Bir adım atıldı, bir çağrı yapıldı. Çağrının gerekleri yapılmamışken henüz, yeni yeni şeyler icat ediyorlar. Bu süreç, demokrasi olsun diye oluyor. Böyle zehirli, tehdit eden, parmak sallayan dil bu sürece yapılmış en büyük sabotajdır. Böyle devam ederse kimin sabote ettiği ortadadır.”

“50 yıl önce kurulan silahlı bir örgüt feshediliyor ama silah bırakılmazsa operasyon yapılır deniliyor” diyen Bakırhan, “Bu dil sürece en büyük sabotajdır. Bu dilin kendisi zehirlidir” diye konuştu.

“Newroz’da görüntüler yayınlanacak mı” sorusu üzerine ise Bakırhan, “Toplum Öcalan’ı görmek istiyor. Yayınlanırsa iyi olur” yanıtı verdi.

Süreç operasyonlarla beraber nasıl yürüyecek?

İki eş başkana gerek CHP’ye gerekse toplumun farklı kesimlerine düzenlenen soruşturma ve yargılamalar ile kayyum uygulamaları gerçekleşirken diğer taraftan sürecin nasıl devam edeceği de soruldu.

Bakırhan bu tartışmalarla ilgili DEM Parti’yi suçlayıcı açıklamaları hayretle izlediklerini belirterek, “Sanki DEM Parti, Kürtler hükümetle farklı bir süreç, arka kapılar arkasında bir süreç yürütüyor gibi konuşuluyor. Ama henüz bir uzlaşma yok, anlaşma yok, ön şart ön koşul yok. Henüz işin başındayız” dedi.

Kayyum atamaları, İstanbul Barosu’na yönelik saldırılar gibi gelişmeler olmasın diye bu süreci yürüttüklerini söyleyen Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürtlere demokrasi ama kadın kıyımına evet, diyebiliriz miyiz? ‘Kürtlere demokrasi ama işçi kıyımına evet, diyebilir miyiz? Öcalan’ın metninin kendisi zaten Türkiye’nin demokratikleşmesini öngörüyor. Bu süreç demokratikleşme sürecidir. İlerleyebilmesi için antidemokratik, olmasın dediğimiz, itiraz ettiğimiz gelişmelerin olmaması gerekiyor. Süreç, bunlardan bağımsız değil.”

DEM Parti heyetinin İmralı Cezaevi'nden paylaştığı fotoğraf
DEM Parti heyetinin İmralı Cezaevi’nden paylaştığı fotoğrafFotoğraf: DEM Partei

Öcalan’ın durumu ile ilgili beklentiler neler?

İki eş başkana Öcalan’ın durumu ve diğer alanlardaki beklentileri de soruldu.

Hatimoğulları, Öcalan’ın “PKK’yi bir tek ben feshedebilirim” dediğini aktararak, DEM Parti olarak başından beri Öcalan’ın çalışma koşullarının rahat ve sağlıklı bir ortamda olmasını talep ettiklerini, bu görüşmeler dahil olmak üzere yeni koşulların yasal bir zemine kavuşmasının çok önemli olduğunu kaydetti.

Öcalan’ın fiziki koşullarının düzenlenmesi, örgütüyle diyalog kurabilmesi ve görüşmek istedikleriyle görüşmesinin önemli olduğunu belirten Hatimoğulları, gazetecilerin aydınların yazarların, siyasi çevrelerin, inanç örgütlerinin ve farklı kesimlerin Öcalan ile görüşebilmesi ve bunun hukuki altyapısının sağlanması gerektiğini belirtti.

PKK kongresini nasıl toplayacak?

Öcalan’ın çağrısının ardından PKK’nın silah bırakmasının nasıl olacağı ile ilgili soru üzerine Bakırhan, silah bırakma için atılması gereken adımlar olduğunu söyleyerek, öncelikle TSK’nın operasyonları sürerken kongrenin toplanmasının zorluğuna işaret etti.

PKK’nın farklı bölgelerde konumlanmış bir örgüt olduğunu, kongre için ise sınır ötesi operasyonların durması gerektiğini söyleyen Bakırhan, Öcalan’ın toplanacak kongreye konuşması gerektiğini ancak bunun fiziki bir katılım olmayabileceğini, teknolojik yöntemlerle bunun sağlanabileceğini bildirdi. Bakırhan, “Öcalan’ın oraya hitabının sağlanması yararlı olur. Toplanan kongreye bir biçimde ulaşmasında yarar var” dedi.

Meclis’te bir çözüm komisyonu mu kurulacak?

Hatimoğulları, TBMM’den beklentilerin sorulması üzerine de Meclis’te kurulacak bir çalışma grubu ve komisyonla işe başlanabileceğini söyleyerek, bazı yasama faaliyetleri gerektiren konularda ise komisyonu aşan ve çalışmayı gerektiren konular bulunduğunu kaydetti. Hatimoğulları, TBMM’de temsil edilen tüm partilerin bu sürece katılımının önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

Anayasanın “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ibaresinin yer aldığı 66. Maddesinin değiştirilmesinin beklentileri arasında yer alıp almadığının sorulmasına karşılık Bakırhan, sürecin henüz çok başında olunduğunu, gündemin şu anda anayasa değişikliği olmadığını yanıtını verdi.

Hatimoğulları, infaz yasasında değişiklik olması gerektiğini kendilerinin eskiden beri söylediğini hatırlatarak, aslında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına göre Kobani davası nedeniyle cezaevinde olanların çıkması gerektiğini belirtti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu