Adım adım gelen nedir bir düşünün…

Hepimiz biliyoruz ki Gezi direnişinde konu sadece ağaç değildi, burada da konu sadece başörtüsü değil.
Güç benimdir yaşam tarzımı dini inançlarımı değerlerimi uysun uymasın dayatırım,sizi de yok sayarım ve nihayetinde de asimilasyon adımlarını atarım konusudur. Dolayısıyla çok uzun bir süredir sistematik bir şekilde dayatılan ya da bu yönde atılan adımlara karşılık doğru olanı yapmaya çalışıyoruz Kıbrıslı Türkler olarak.
Bu safhada geldiğimiz nokta ise, birlik ruhunu koruyarak demokratik ve hukuk mücadelesini yükseltmekten başka yol yoktur. Dolayısıyla seçim, oy ve aday uğruna bölünürsek, toplumsal varoluş çabaları tam da bölücülerin istediği aşamaya getirecek bu halkı.
Nitekim birer birer göç etmek zorunda kalmadan, amasız,fakatsız örgütlü bir duruş gerekiyor. Malumunuz olduğu üzere zamanın da hiçbir yasal merciden izin alınmadan yapılan külliyenin ya da yerleşkenin Cumhurbaşkanlığının,Meclis Başkanlığının da içinde bulunduğu alanda Yüksek Mahkeme’nin temelleri atıldı. Yani bağımsız yargının sembolü olan
Yüksek Mahkeme binasının temelleri.. Bütün bunlar hayata geçirilirken Kıbrıslı Türkler sürecin hiçbir aşamasında konuya dahil edilmedi. Velhasıl iradesi yok sayılarak, bölgedeki ağaçlar sökülerek yapılan bu Külliyenin içinde Cumhurbaşkanlığı ve Meclisin yanı sıra koca bir cami de inşa edilmişken, Yüksek Mahkemenin temel atma töreninde imam eşliğinde Fatiha okunmasını da hep beraber izledik.
Sizleri bilmiyorum ama kendi adıma buna ilişkin haberleri gördüğüm zaman elimde olmayan bir tedirginlik hissine kapıldım. Nitekim Türkiye’de Siyasal İslamın aşama aşama dayattığı baskın otoriter rejiminin güçler ayrılığı ilkesini nasıl ayaklar altına aldığını, yargının siyasi erke tabi olduğunu sanırım bilmeyen yoktur.
Bir talimatıyla yargının nasıl muhalifleri, tutukladığını hepimiz izliyoruz. Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye ile olan ilişkisinde, her tür baskıya ve müdahaleye rağmen Kıbrıslı Türklerin demokrasi ve hukuk nezdinde verdiği mücadelenin adil olarak geri dönüşünü sağlayan kurumdan bir tanesi de Kıbrıs’taki yargının bağımsızlığıdır elbette..
Sivil toplum örgütlerinin ve dahi sendikaların dik duruşu elbette Türkiye’den talimatla sorgusuz sualsiz memleket yöneten eyvallah siyasetçilerinin tüm çabalarına rağmen buranın tamamıyla Türkiye’nin bir alt yönetimi olmaktan korudu. En azından şimdilik.. süreç içinde gittikçe otoriterleşen bir rejimin Kuzey Kıbrıs’ın siyasi yapısına, hayat tarzına yönelik müdahalelerinin zirve yaptığı bir sürecin içinden geçtiğimizin herkes farkındadır.
Yüksek Mahkemenin temel atma törenindeki manzara adeta bunu teyit eder niteliktedir. Benim bir türlü anlamadığım hatta kafamda oturtamadığım konu isr şudur ki Yüksek Mahkeme’nin temel atma töreninde imama ve tabiatıyla duaya neden ihtiyaç duyulduğudur. Böyle bir uygulama Anayasamızdaki laiklik ilkesini yok sayan, güçler ayrılığını ayaklar altına alan ve bu toplumdaki binlerce insanın iradesini hasıraltı eden anlayışa karşın pasifize edilen ya da buna olanak tanıyanların toplumdaki binlerce insanın umudu olduğu gerçeği de hala önümüzde duruyor.