Derviş Doğan

Adım adım gelen nedir bir düşünün…

Hepimiz biliyoruz ki Gezi direnişinde konu sadece  ağaç değildi, burada da konu sadece başörtüsü değil. 

Güç benimdir yaşam tarzımı dini inançlarımı değerlerimi uysun uymasın dayatırım,sizi de yok sayarım  ve nihayetinde de asimilasyon adımlarını atarım konusudur. Dolayısıyla çok uzun bir süredir sistematik bir şekilde dayatılan ya da bu yönde atılan adımlara karşılık doğru olanı yapmaya çalışıyoruz Kıbrıslı Türkler olarak.

Bu safhada geldiğimiz nokta  ise, birlik ruhunu koruyarak demokratik ve hukuk mücadelesini yükseltmekten başka yol yoktur. Dolayısıyla  seçim,  oy ve aday uğruna bölünürsek, toplumsal varoluş çabaları tam da bölücülerin istediği aşamaya getirecek bu halkı.

Nitekim birer  birer göç etmek zorunda kalmadan, amasız,fakatsız  örgütlü bir duruş gerekiyor. Malumunuz olduğu üzere zamanın da  hiçbir yasal merciden izin alınmadan yapılan külliyenin ya da yerleşkenin Cumhurbaşkanlığının,Meclis Başkanlığının da  içinde bulunduğu alanda  Yüksek Mahkeme’nin temelleri atıldı. Yani bağımsız yargının sembolü olan 

Yüksek Mahkeme binasının temelleri.. Bütün bunlar hayata geçirilirken Kıbrıslı Türkler sürecin hiçbir aşamasında konuya dahil edilmedi. Velhasıl  iradesi yok sayılarak, bölgedeki ağaçlar sökülerek yapılan bu Külliyenin içinde Cumhurbaşkanlığı ve Meclisin yanı sıra koca bir cami de inşa edilmişken, Yüksek Mahkemenin temel atma töreninde imam eşliğinde Fatiha okunmasını da hep beraber  izledik.

Sizleri bilmiyorum ama kendi adıma buna  ilişkin haberleri  gördüğüm zaman elimde olmayan bir tedirginlik hissine kapıldım. Nitekim  Türkiye’de  Siyasal İslamın  aşama aşama dayattığı baskın otoriter rejiminin güçler ayrılığı ilkesini nasıl ayaklar altına aldığını, yargının siyasi erke tabi olduğunu sanırım bilmeyen yoktur.

Bir  talimatıyla yargının nasıl muhalifleri, tutukladığını hepimiz izliyoruz. Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye ile olan ilişkisinde, her tür baskıya ve müdahaleye rağmen Kıbrıslı Türklerin demokrasi ve hukuk nezdinde verdiği mücadelenin adil olarak geri dönüşünü sağlayan  kurumdan bir tanesi de Kıbrıs’taki yargının bağımsızlığıdır elbette..

Sivil toplum örgütlerinin ve dahi sendikaların  dik duruşu elbette Türkiye’den talimatla sorgusuz sualsiz memleket yöneten eyvallah  siyasetçilerinin tüm çabalarına rağmen buranın tamamıyla Türkiye’nin bir alt yönetimi olmaktan korudu. En azından şimdilik.. süreç içinde  gittikçe otoriterleşen bir rejimin Kuzey Kıbrıs’ın siyasi yapısına, hayat tarzına yönelik müdahalelerinin zirve yaptığı bir sürecin  içinden geçtiğimizin herkes farkındadır. 

Yüksek Mahkemenin temel atma törenindeki manzara adeta bunu teyit eder niteliktedir. Benim bir türlü anlamadığım hatta kafamda oturtamadığım konu isr  şudur ki  Yüksek Mahkeme’nin temel atma töreninde imama  ve tabiatıyla duaya neden ihtiyaç duyulduğudur.  Böyle bir uygulama Anayasamızdaki laiklik ilkesini yok sayan, güçler ayrılığını ayaklar altına alan ve bu toplumdaki binlerce insanın iradesini hasıraltı eden anlayışa karşın pasifize edilen ya da buna olanak tanıyanların  toplumdaki binlerce insanın umudu olduğu gerçeği de hala önümüzde duruyor. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu