Bir Sen Eksiktin!

Yıllarca bu ülkenin sırtında bir yük gibi taşınan, siyaseti çürüten, adaleti yok eden ne kadar yüz tanıdıysak; bugün yeniden karşımızda, yeniden umut vaadiyle, yeniden tertemizmiş gibi konuşuyorlar. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Sanki yıllarca elleriyle büyüttükleri çarpıklık, kendi sorumlulukları değilmiş gibi…
Toplumun ensesinde boza pişirip, bir sağa bir sola vuran bu figürler her dönem bir şekilde siyaset sahnesine çıkmayı başarıyor. Her dışlandıklarında mağdur, her yetkilendiklerinde muktedirler. Üstelik bu kısır döngüyü kırmak adına yola koyulduklarını söyleyecek kadar da cüretkârlar!
Ama unuttukları bir şey var: Hafıza. Ya da en azından öyle sanıyorlar. Belki unutur halk, belki affeder… Ama her seferinde aynı hikâyeyi farklı ambalajlarla sunmak da bir yere kadar inandırıcı olabilir.
Bugün yine o tanıdık yüzler “yeniden başlıyoruz” diyerek sahnede. Aynı cümlelerle, aynı vaatlerle, aynı göz boyamalarla. Hani deriz ya “bir sen eksiktin” diye, işte tam da öyle bir noktadayız. Eksik olan son taş da yerine kondu; yılların denenmişi, yılların sonucu belli olanı yeniden önümüze konuldu.
Bu tablo sadece bizim gibi ülkelerde mümkündür belki. Denenmiş ve defalarca yanılmış aktörlerin, yeniden ve yeniden alkış beklemesi… Sütten çıkmış ak kaşık edasıyla konuşması… Ve bazılarının da buna inanması.
Siyasetin gerçekten değişmesini, adaletin gerçekten yeniden tesis edilmesini istiyorsak; önce unutmamayı öğrenmeliyiz. Kimin ne yaptığına, ne vadettiğine ve ne gerçekleştirdiğine dair kolektif bir hafızaya sahip olmadıkça, bu döngü daha çok tekrar eder.
Ve biz her defasında şaşırmaya devam ederiz
