Derviş Doğan

Diyalog kurun aklınızdaki çözümü anlatın.

“Egemen eşitliğin ve eşit uluslararası statünün” tescil edilmesini kapsamlı çözüm müzakerelerinin devam edebilmesi için ön koşul koyan Sayın Tatar’a rol biçenlerin hiç konuşulmadığı süreçte

Kıbrıs sorununun çözümü önüne engel konuluyor. Bu ne anlama geliyor? Kıbrıs Türk Toplumunu kendi vatanında  yok oluşa sürüklemek anlamına geliyor.

Kaldı ki, Kıbrıs’ta ikinci bir egemen devletin kabul edilmesi, uluslararası hukuka aykırı ve imkansız olduğu gün gibi ortadadır.

Hal böyle iken ve bu gerçekler önümüzde dururken Kıbrıs’ta 2 ayrı devlet beklentisi ancak federal zeminde varılacak ve tarafların her birinin  iki parça devlet statüsünü kazanacağı bir durumda söz konusudur.Hoş,  Kıbrıslı Türklerin Annan Planı referandumu sürecine yansıttığı irade hala geçerliliğini korurken çözüm iradesini yok hükmünde saymak doğru bir tavır olmadığı gibi Sayın Tatar’ın bugün sözcülüğünü yaptığı  siyaset de çözüm değil, çözümsüzlük barındırmaktadır içinde.

Çözümsüzlük ise, Kıbrıslı Türklerin her alanda denklem dışında kalması, böylelikle tüm hak ve menfaatlerinden mahrum bırakılmaları demektir!

Kıbrıs’ın uluslararası alanda  sadece Rumlar tarafından temsil edilmesinin devamı demektir!

İzolasyonun etkisiyle, Kıbrıslı Türklerin kendi vatanlarında siyasi ve ekonomik anlamda yoksullaşarak yok oluşa doğru sürüklenmesi demektir!

Doğu Akdeniz’de ve Avrupa Birliğinde, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs anayasası tahtında sahip oldukları haklarını elde edemeyecekleri anlamına gelmektedir!

Kıbrıs’ta kalıcı barış, istikrar ve gerçek demokrasi sadece siyasi eşitliğe dayalı Federasyon ile mümkün olabilecektir.

Bunun tek alternatifi süregelen koşulların ve malum sonuçlarının artarak devam etmesidir! Bütün bu gerçekler çok net bir şekilde bu denli ortada dururken Sayın Tatar’ın  BM’nin 3’lü görüşme talebini hiçbir düşünme payı olmaksızın reddetmesi akıl alır gibi değil.Nitekim BM şemsiyesi altında iki eşit toplum lideri olarak katılacağı bir diyaloğu “egemen eşitliği mi tanımadan olmaz” gerekçesi ile geri çevirmesi kabul edilemez.

BM tarafından yapılan ya da gündeme getirilen davet  zaten o zeminde iki eşit tarafa yapılmıştır. Dolayısıyla Sayın Tatar’ın bunu idrak edemeyecek düzeyde olduğunu asla düşünmüyorum.

Muhatabına çözümü isteyen taraf imajını bu kadar rahat hediye etmesi bir tarafa, gençlerin geleceğini öngörülebilir kılmayı, ekonomik ve demokratik gelişimi ve Kıbrıslı Türklerin dünyayla kucaklaşması ihtimalini de o kadar rahat reddedebiliyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi María Ángela Holguin Cuéllar, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesi sonrasında basına yaptığı açıklamada, bundan sonraki sorumluluğun liderlerde olduğunu söylemesi ve liderlerin halklarını dinlemesi gerektiğine dair vurgusundan da anlıyoruz ki süreç ne haliniz varsa görün belirsizliğine doğru yol alacak.

Oysa Sayın Tatar üçlü görüşmeyi reddetmek yerine  kendince doğru olduğuna inandığı ve  savunduğu politikayı burada anlatabilirdi. Diyalog kurmadan şartlar ortaya koyarak kapı kapatmanın özellikle biz Kıbrıslı Türklere olumsuz yansıyacağı aşikardır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı da olsa Sayın Tatar kendinde böyle bir hakkı görmemelidir.

 

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu