Hatalar zinciri devam ediyor.
Konu DAÜ olunca ve bu kötü gidişin nedenlerini sıralayınca ilk akla gelen kötü idaredir elbette.Öncelikle ilk bakmamız gereken şey DAÜ Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun nasıl oluşturulduğudur.
Bu kurul ehli kişiler tarafından mı oluşturuluyor? Hayır!
Partizanlık ülkenin en önemli kurumlarından birinde yine kendini gösteriyor, nitekim liyakattan yoksun parti rozeti atamaları DAÜ için her dönemde çok büyük olumsuzlukları beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla konuya her şeyden önce buradan bakmak gerekiyor. Ha Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu DAÜ’de 450 bin TL maaş alanlar var diyor. Bu eğer doğruysa ki doğruluk payı olabilir nitekim koca bakan ezbere konuşmaz diye düşünüyorum, bu ülke gerçekleri zemininde gerçekten çok büyük bir meblağ dır. Dolayısıyla kendi ayakları üzerinde duramayan bir kurumun akademik statüsü ne olursa olsun bu şekilde maaş vermesi ekonomik akla hiçbir şekilde uygun değildir. Bu şekilde ayakta kalması da hiçbir şekilde mümkün değildir. Dolayısıyla bu sürdürülemez yapının ve alışkanlıkların akıl yoluyla sürdürülebilir bir sisteme çevrilmesi gerekliliği gün gibi ortadadır.DAÜ’yü yönetenler başta olmak üzere değerli akademisyenler öğretim üyeleri ve tüm çalışanlarına bu anlamda çok büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Peki nedir bu?
Önlerine gerçekleri koyup yüzleşmek ve doğru olanı yapmaktır. Bunun adına ister özveri deyin, ister fedakarlık,ister aklın yolu,ister ekonomik akıl ne derseniz deyin DAÜ ‘de topyekün bir anlayış değişikliğine gidilmezse ve ortak aklın yolu hep birlikte bulunmazsa kısacası DAÜ kendi kendine yeten bir ekonomik yapıya kavuşmaz ise çok üzgünüm ama belli bir süre sonra DAÜ için hiç arzu etmediğimiz başka şeyler konuşmak zorunda kalacağız ki Kuzey Kıbrıs’ta yok olan ve kapanan kurum örnekleri maalesef çoktur. Nitekim DAÜ’de açık bütçeyi devlet karşılamak zorundadır anlayışı artık geçerliliğini yitirmiştir. DAÜ kendi içinde kaynak yaratmanın önünü açmak zorundadır ve bunu başarabilecek insan kaynaklarına da sahip bir kurumdur..
