İkilemler
Politika ve sporda gündem yoğun. Bir yanda 4 Temmuz Birleşik Krallık Genel Seçimi, diğer yanda Avrupa Futbol Şampiyonası. 1 Temmuz’da başlayacak Wimbledon Tenis Turnuvası ve 26 Temmuz tarihinde başlayacak Olimpiyatları da düşündüğümüzde sporda heyecanlı bir süreç başlıyor.
Politika ve spor, özellikle doğdukları ülkelerin dışında yaşayan biz “göçmenler” için ikilemlerle, kararsızlıklarla dolu alanlardır. Bu yazımda kişisel açıdan bazı ikilemlere değinmeye çalışacağım.
Birleşik Krallık Seçimleri
Hızla yaklaşan Birleşik Krallık seçimleri için iki seçeneğiniz var; bir yanda 14 yıl iktidarda kalmış ama halkı için yararı olmamış KÖTÜ bir siyasi parti, diğer yanda tanınmayacak kadar prensiplerinden uzaklaşmış İYİ OLMAYAN başka bir siyasi parti. Tabii bu sıfatlar benim kişisel, subjektif değer yargılarımdır. Siz, yani bu ülkedeki seçmenler 4 temmuz Birleşik Krallık genel seçiminde bunlardan hangisine oy vereceksiniz? “Çok garip soru, insan kötü bir partiye niye oy versin?” diye düşünebilirsiniz. Veren olur. AB seçimlerinde faşistleri Avrupa çapında gücün eşiğine getiren seçmenlere henüz birkaç hafta önce tanık olduk.
Birleşik Krallık seçim sistemi aşırı siyasi görüşte olan partilerin hükümette faal rol almasını önlemesi açısından olumludur. Bazı Avrupa ülkelerinde aşırı sağ, hatta faşist partilerin güçlerinin giderek arttığını görünce ne kadar şanslı olduğumuz anlaşılabilir.
KKTC’de seçme ve seçilme hakkı isteyen ama yaşadıkları ülkede seçme hakkını kulanmayan Kıbrıslıtürkleri her fırsatta eleştirenlerdenim. Bir de en çok kızdığım konu bizimkilerin çok dar bir çerçeveden oy kullanmalarıdır. Kıbrıs konusunda “Rum yanlısı” olarak gördükleri adaylara oy vermezler. Bütün siyasi partilerin Kıbrıs siyasetlerinin aynı olması onlar için küçük bir ayrıntıdır. Zaman zaman miyadını dolduran sabık siyasetçiler tarafından seçim zamanları çıkarılan KKTC yanlısı çatlak sesler onları mest eder, heyecanlandırır. Ian Duncan Smith’in her dört veya 5 yılda bir KKTC’ye direct uçuş sözü vermesine aptal aptal kanarak ona oy verirler.
Bu seçimlerde partilerin Gazze politikaları yüzünden oy kaybedecekleri kesin. Ancak bu unsurun seçimleri fazla etkilemeyeceği de malum. O yüzden partilerin pek de umurunda değil. Bizim toplumun bir kısmının Kıbrıs konusunun oyları içn kararlaştırıcı bir unsur olmasını eleştirmemi, ama Gazze savaşına tepki olarak partilere sırt çevirenleri desteklememi çifte standard olarak görenler olacaktır. Bana göre durum çok açık ve net. Yukarıda ikilemden bahsettim ama bu konuda hiç ikilem yaşamıyorum. Gazze’de İsrail dünyanın gözü önünde soykırım uyguluyor. Kendini “sol” bir parti olarak lanse eden (gerçi artık bundan çekiniyorlar) İşçi Partisinin Gazze siyaseti yüzünden şiddetle eleştirilmesi, oy kaybetmesini elbette destekleyeceğim.
2024 Avrupa Futbol Şampiyonası
54 yıldır İngiltere’de yaşamama rağmen hiçbir zaman İngiliz Milli takımını desteklemedim. Hatta turnuvalardaki başarısızlıklarına gizli gizli sevindim! Bunun birçok nedeni var, burada onlara girmeyeceğim. Ama bunların başında her turnuvada şampiyon olacaklarına inanan kendini beğenmiş, kibirli halleri gelir. 1966 yılından beri ne Dünya ne de Avrupa Kupası
kazanamayan İngilizlerin bu tavırlarını anlamak mümkün değil. 58 yıldır 1966 Dünya Kupası ile övünüyorlar. Bir de yeni bir başarı sağlarlarsa vay halimize!
Türkiye’nin geçen hafta Gürcistan’a karşı başarısı için sosyal medyada övücü bir yorum paylaştım. Hızlı “solcu” bir arkadaşım bunu eleştirince çileden çıktım. Ona ağzıma geleni söyledim.
Kıbrıslıtürk birisinin ulusal spor müsabakalarında Türkiye’nin başarısına sevinmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Olimpiyatlarda Türkiye’li atletlerin Madalya almasına sevinmek garip bir şey mi?
Küçük yaşlardan beri Türkiye futbolunu takip ettim. Fanatik Fenerbahçe taraftarı olmaktan uzun yıllar önce vazgeçtim. Üç yıldan beri de fanatik Arsenal taraftarı olmayı bıraktım. Futbolu çok az seyreder oldum. Ama Türkiye’nin katıldığı ulusal müsabakalarda her zaman Türkiye’nin yer aldığı maçları izleyip başarılarına sevineceğim. Tatlıses “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik?” demişti. “Turnuvalarda GERÇEK Kıbrıs takımları oldu da biz mi desteklemedik?” diyorum ben de.
Son olarak politik nedenler yüzünden Türkiye’yi desteklememi garip gören dostuma bir hatırlatma yapmak istiyorum. Tüm futbol hayranlarının zevkle seyrettiği, milyonlarca insanın ikinci takımı olan Brezilya futbol takımının esip gürlediği 1970li yıllarda Brezilya askeri junta tarafından yönetilen faşist bir diktatörlüktü.