Hasan Hastürer

Başörtüsünde, sorumluluk piramit gibidir…

‘ DNA, hücrenin yönetim molekülüdür. İçerdiği genetik bilgi sayesinde hücrelerin yaşamsal faaliyetleri yönetmesini sağlar.’

Bu insanlar, canlılar için geçerli bilimsel bir tanıdır.

Toplumsal yapı da, canlı bir organizmadır.

Toplumların da DNA’sı var mı?

Eğer toplumun duyarlılığı, tepkisi, öfkesi, coşkusu, bir takım bilgilerden yararlanılarak, dürtülebiliyorsa, toplumların da DNA’sı vardır demektir.

Bir ulusun, bir toplumun DNA bilgileri, devlet sırrı kadar, hatta daha fazla önemlidir.

Dijitalleşme, sosyal medyanın yaygınlığı, yüksek teknolojiye sahip olanın, istediği düzeyde toplumsal DNA bilgisine ulaşmasını, bir dokunuş kadar kolaylaştırmıştır..

Bunun farkında olan ülkeler, savunma yapısına, toplumsal bilgilerini de eklemeye özen gösteriyor.

Zayıf tarafınızı bilen, oradan saldırır, güçlü tarafınızı bilen ise o tarafınızı zayıflatmaya çalışır.

Buraya kadar yazdıklarımı kimse senaryo ya da abartılı kaygı olarak niteleyemez.

Aslında bu çabalar insanlık tarihi kadar eskidir neredeyse.

Beşinci kol çalışmalarının, çalışma alanında da bu anlayışın ruhu vardı. Ya da vardır.

Teknoloji, sosyal medyanın iletişim ağının neredeyse sonsuzluğu,  toplumsal DNA’yı bilenleri, toplumların DNA’sı ile oynama noktasına getirmiştir.

***

1970’li yıllardan başlayarak, Kıbrıs Türk Toplumunda, Kıbrıs Türk Halkına yönelik, operasyonları adeta yaşayarak, not ettim.

Toplumsal bütünlüğümüz, birlik ve beraberliğimiz her zaman yaşamsal önem taşımıştır, taşımaktadır.

Kıbrıs Türkü’nün Türkiye ile Anadolu insanıyla, kader birliğinin zarar görmemesi de çok çok önemlidir.

Toplumsal birlik ve dayanışmamıza, Anadolu insanıyla, Türkiye ile ilişkilerimize zarar verici her türlü gelişmeyi,  kuşkuyla karşılar, her aşamada yaşananları sonuçlarıyla bağlantılı okumaya çalışırım.

***

Özellikle Lefkoşa’da İrsen Küçük Ortaokulunda yaşananlar ya da gelişmelerle gündemde kaplama alanını büyüten baş örtüsü konusu, her türlü kuşkuyu besleyen içeriktedir.

Hamitöy Camisindeki din görevlisinin sosyal medya paylaşımı, paylaşanın hangi ruh haliyle yazdığı bir yana, tam bir provokasyon örneği.

Bu süreçte kontrolsüz tanımlama sınırlarına giren ve kalıcı zarar veren her türlü davranış bu kalıba girer.

***

Kıbrıslı Türklerin, İslamiyet anlayışını, dini vecibeleri yerine getirme kültürü bu yazımın bugün için dışındadır.

Gündemdeki başörtüsü tartışması zamansız diyerek bir başka zamanı işaret etmek istemem. Ancak ortada kesin olan,  bu ‘yangın söndürülmezse’ herkesin zarar göreceği, tek kazananın KKTC’nin, Kıbrıs Türkünün, KKTC – Türkiye ilişkilerinin zayıflamasını isteyen tarafların olacağıdır.

***

KKTC özelinde zorunlu öğretim dönemi, öğrencilerin bazı önemli tercihler için yaşının erken kabul edildiği bir dönemdir.

Böyle olduğu için, ortaya çıkan ihtilaflı konularda, çocuğun iradesinden çok anne – babanın, aile büyüklerinin etkili ve belirleyici olduğu kanaati hem yaygındır.

Sözü çok uzatmaya hiç gerek yok.

Başörtüsü konusu, zorlu öğretim döneminin bir sorunu olmaktan çıkarılsın. Israr olmazsa, tepki de olmaz ve bu konu kapanır.

***

Toplumsal çatışmadan medet umanların ekmeğine yağ ve bal sürmeye hiç gerek yok. Bir kez daha yineleyim, bu tartışma devam ederse Kuzey Kıbrıs’ta, en başta sorumluluk taşıyanlar olmak üzere herkes zarar görür, daha açıkçası kaybeder.

Başörtüsü konusunda, sorumluluk piramit gibidir… En alt kademeden piramidin ucundaki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a kadar herkesin sorumluluğu vardır

***

Ortada bir ateş var. Henüz, yangına dönüşmedi. Birer maşrapa suyla bu ateş söner. Söndürmek yerine, hangi taraftan olursa olsun, yangına benzin döken herkes, toplumsal hayrımızı istemeyenlerin iş birlikçisidir.

Şimdilik bu kadar…

 

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu