Hasan Hastürer

Erdoğan’ın konuşmasını doğru okumak…

Cumartesi, Barış ve Özgürlük Bayramı tören akışı içinde en çok merak edilen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı konuşmanın içeriğiydi.

   Çok farklı beklentiler içinde olanlar vardı.

   Hatta çok değer verdiğim bir dostum, ‘Bahis olsa, çok ciddi, dünyada ses verecek açılım içerikli bir konuşma yapacağına, bahis yapardım’ dedi.

   Ben ise böyle bir olasılığa şans vermediğimi söyledim.

   Elbette fal bakarak bu kanaate varmadım.

   Okyanus ötesi dahil farklı kaynaklardan, önümüzdeki dönem için Kıbrıs’la ilgili öngörüleri birleştirdiğimiz zaman, özellikle Erdoğan konuşmasının diplomatik süzgeçten geçirildiği zaman, yapıcı mesajlar vereceğini tahmin etmek hiç de zor değildi.

   Boş verin, cımbızlayarak, gerilimi tetikleyecek içerik arayanları. Bu yaklaşımda Rum tarafında olanlar çok.

   Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta da yok değil elbette.

Dünya’dan önemli değişimlerden habersiz, konuşmaları, açıklamaları yorumlamak, yanılgıya doğru yürümektir.

***

Bu kanaatimi besleyen, Erdoğan’ın konuşmasından bazı bölümleri, haber bütününden yorumsuz paylaşmak istiyorum:

‘Varlıklarıyla Kıbrıs Türkü’ne cesaret aşılayan ortak gururumuzu paylaşan, 85 milyonun sizlerin yanında olduğunu haykıran tüm siyasetçilere, siyasi partilerimizin genel başkanlarına da hassaten teşekkür ediyorum.’

   … Konuşmasında Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın yaptığı açıklamalara da işaret eden Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’le yurt dışında bir araya geldiklerinde aralarında geçen diyaloğu anımsattı. Bu görüşmede Miçotakis’e “20 Temmuz’da biz Kuzey Kıbrıs’tayız. Duydum ki sen de Güneydesin. Herhalde oradan Dendias gibi bizlere sataşma yapmazsın” dediğini ifade eden Erdoğan, Miçotakis’in kendisine böyle bir şey düşünmediğini söylediğini aktardı. “Böyle bir şey düşünmüyorsan mesele yok dedik.. Yola devam.”

…  “Biz müzakereye, görüşmeye, Kıbrıs’ta kalıcı barışı ve çözümü sağlamaya hazırız. Çözüm yolunda uzatılan hiçbir eli havada da bırakmayız” diyen Erdoğan bu konudaki niyetlerin tarih boyunca defalarca ortaya konduğunu vurguladı.

***

   Erdoğan, geçmişte çözüm için elimizi taşın altına koymaya hazırız, dediğinde, herkes o ifadeye pozitif anlam yüklemişti.

   Erdoğan, Cumartesi ulusal nitelikli bir bayramın töreninde konuştu. Elbette, ulusal duyarlılıkları da dikkate alarak konuşacaktı. Ancak konuşmasının bütününü süreci sabote eden nitelikte bulmadım.

***

Rum tarafında Cumartesi ciddi öfke vardı.

Daha önce de yazdım, kendi hatalarıyla gelişen ve adada mevcut statükoyu yaratan süreci öz eleştiri yaparak kabul etmeleri çok zor.

 

Eski İngiltere Dışişleri Bakanlarından Jack Straw’un Independent gazetesinden yayınlanan makalesine de öfke kustu Rum tarafı.

Makalesinin bütününe tepki konulurken şu bölümler tepkilerinin şiddetini artırdı:

   ‘Yıllardır bu sorun üzerinde çalışıyorum. Çıkmazı aşmanın tek bir yolu var. O da AB’nin ve İngiltere (bağımsızlık anlaşmasının ‘garantör gücü’) de dahil olmak üzere kilit uluslararası ortakların, güneyin iyi niyetle müzakere etmemesi halinde, adanın bölünmesinin masada olacağını ve kuzeye zorla uygulanan izolasyonunun sona ereceğini belirtmesidir.

… Üç yıl önce Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin ada için iki devletli bir çözümü ‘asla’ kabul etmeyeceğini söyledi. Neden asla? Avrupa’da ve Avrupa dışında, bölünmenin süregelen çatışmalar için en az kötü çözüm olduğu birçok örnek var.

…Dahası, bölünme olasılığı güneylileri uzlaşmaya itebilecek tek şeydir, çünkü aksi takdirde kuzeyde tamamen ayrı, uluslararası alanda tanınan, bağımsız bir devlet olacaktır.’

Müzakerecileri defalarca iş birliği yapmışken, neden kuzeydeki masum insanlar uluslararası izolasyonun acısı yüzünden cezalandırılmaya devam etsinler?

   … Tutum değişikliğinin, özellikle de güneyde çok ihtiyaç duyulan egemen üsleri bulunan Birleşik Krallık tarafından dikkatle ele alınması gerektiğini kabul ediyorum. Ancak kazanılacak çözüm, kuzeyin olduğu kadar güneyin de uzun vadeli geleceği için pek çok avantaj sağlayacaktır.”

***

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi, fikir sahibi olmadan nitelikli sorgulama olmaz.

Bu nedenle yazımı ağırlıkla alıntılara ayırdım bugün.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Müzakerecileri defalarca iş birliği yapmışken, neden kuzeydeki masum insanlar uluslararası izolasyonun acısı yüzünden cezalandırılmaya devam etsinler?

    yukarıdaki senin cümle hasan abi.
    ayrı devlet politikası cezalandırmayı bitirecekmi??
    Bence bu günkü uluslararası hukuk dışında kalmamız hem TC, hem de KKTC egemenleri için değişmemesi gereken bir düzendir. bu nedenle Kıbrıs Türk Devleti.
    ne garantörleri devreye girmesi, ne dentiasın söylemleri .
    bu düzenin dvamı için gereken neyse o

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu