Hasan Hastürer

Hristodulidis, kurtlar sofrasında kuzu olduğunun farkında değil…

20 Kasım tarihli yazımda yazmıştım… “KURTLA, MASAYA OTURAN, YEMEK Mİ, KONUK MU OLDUĞUNU YEMEĞİN SONUNDA ANLAR.”

Devamını da şöyle getirmiştim.

   “Kurt olmadan, onlara özenenler yok mu?

   Olmaz olur mu?

   Çok hem çok çok var.

   Kurtla aynı sofraya oturdukları zaman ya kendilerini kurt yerine koyarlar ya da kurdun kendilerine konuk muamelesi yapacağı, yanlış yargısına kapılırlar.

   Bu ne zaman netleşir?

   Yemeğin sonuna ulaşılmadan netleşmez, diyebiliriz.

   Konuk kuzu ya da koyun, yemek mi, konuk mu olduğunu yemeğin sonunda anlar.

   Kurt sofradaki yemekleri bitirdikten sonra, konuğunu da yer.

   Kurtla aynı sofrada buluşmak bir yana, ahbaplık yapmayı deneyenlerin de son yolculuğu kurdun midesidir.”

                                                                               ***

   Bu yazıyı kime adres ederek yazdığım yazımın başlığından belli.

   Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis.

   Nikos Hristodulidis, Makarios’tan bugüne Rum Başkanlık koltuğuna oturmuş, ancak o koltuğu dolduramamış, ilk sıradaki isimdir.

   Her şeyden önce samimi değildir.

   Samimiyetsizliği sadece Kıbrıs sorununda, Kıbrıs Türk tarafına karşı değildir. Güneyden konuştuğum arkadaşlar güvensizlik yanında iç politika ve ekonomi konusundaki çapsızlığından örneklerde verirler.

   Çapsızdır. Çapsızlığının açığını, kontrolsüz karar ve uygulamalarla örtmeye çalışır.

                                                                                      ***

   Rum liderliğinde ciddi bir Türkiye korkusu var. Bu korku 1974’e kadar yoktu. Hatta, Türkiye’nin müdahale edemeyeceğine inançları o kadar yüksekti ki, güç kullanarak istediklerini, istedikleri zaman elde edeceklerine inanıyorlardı.

   1974 sonrası kronikleşen Türkiye korkusunun altında, bastırılmış, saldırganlık eğilimleri yatmaktadır. 1963-1974 arası istediklerinde güç kullandılar… Şimdi öyle bir hata yaparlarsa bedelinin çok ağır olacağı biliniyor.

   Bu nedenle de Türkiye’den korkuyorlar.

                                                                                  ***

   Güney, Avrupa Birliği’ne üye olurken de amaçlarından belki de ilk sırada olanı, AB üyeliğinin kendilerine yaratabileceği dokunulmazlıktı.

   İngiliz üslerine karşı çıkmamalarının altında, benzer bir hesap yatıyor.

   Teklif geldiği zaman, hava ve deniz limanlarının askeri amaçla kullanılmasına olanak sunmalarının nedenlerinden biri, “ZORDA KALIRSAK, BELKİ BULUNURLAR” anlayışıdır.

                                                                                    ***

   İsrail’in Gazze, Batı Şeria ve Lübnan saldırılarıyla bölgede sular kaynama noktasına geldi.

   Suriye’de yaşananlarla kaynama, taşma düzeyine ulaştı.

   Bir zamanlar Büyük Ortadoğu Projesi denilirdi. O veya bir başka projeyle Ortadoğu’da taşlar kelimenin tam anlamıyla yerinden oynuyor.

   Hükümetler devriliyor, toprak bütünlükleri yerle bir ediliyor…

   ABD ve yanındakiler için, silahlı gruplar işe gelişe göre meşru, işe gelmediği zaman terör örgütüdür…

   Görünen o ki bölgemizde silah sesleri uzun süre daha susmayacak. Sırada çok büyük olasılıkla İran var.

                                                                            ***

   Yaşanan bu gelişmeler Kıbrıs adasının önemini artırdı mı?

   Askeri anlamda artırdı.

   Eksik olsun böyle önem artması, desek de, artırdı.

   İngiliz Üsleri, ABD ve askeri koalisyon ortaklarının ihtiyaçlarına yetmiyor.

   Bir zamanlar Kıbrıs adası için BATMAYAN UÇAK GEMİSİ, derlerdi. Şimdi batmayan uçak gemisinden daha öte görevler yükleniliyor, Kıbrıs’a.

                                                              ***

   Bizler, harp okulu çıkışlı değiliz.

   Çocuk yaşta mücahitlik yapmamız, asker gibi düşünmemiz için birikim nedeni olmadı.

   Ancak, cephaneliğin, sıcak cephe hattının gerisinde olduğunu biliriz.

   Ortadoğu’yu savaş alanına çevirenler KIBRIS’I DA ASKERİ TANIMLAMAYLA YIĞINAKLAMA YERİ YAPMAYA KARAR VERDİ.

   Hristodulidis de bunu, küçük beyniyle göbek atarak kabul etti.

   Ekonomik kazanımları da olabilir ancak gene ince hesap, Türkiye’ye karşı, kendi topraklarında konuşlanmış, askeri müttefikler elde etmektir.

   ABD, İngiltere, Fransa, İsrail ve bunların yanında olanlar…

                                                                                        ***

   Demir Kubbe ya da üst düzey savunma sistemlerini duyanlar, ilk etapta kurulacak sistemlerin Kıbrıs’ın kendi savunması için olduğunu sanmıştı.

   Yok öyle bir şey.

   Kurulmakta olan, ya da kurulacak olan savunma sistemleri, Kıbrıs’ın güneyindeki askeri yığınaklama, içindir.

   Bu durum, adamızı hedef haline getiriyor…

   Bunu biz görüyoruz da Hristodulidis görmez mi? Görüyor ama, kendisini kurtlar masasında, kurt sandığı için tehlikenin farkında olmak, psikolojisine uygun gelmiyor.

   Allah, Kıbrıs’ta yaşayan herkesi korusun.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu