Kayıp şahıslar çok insani bir konudur…
Kayıp Şahıslar Komitesi’ndeki Türk Üye Hakkı Müftüzade, Çarşamba günü KIBRIS TV’de program konuğumdu.
Çatışmanın, savaşın yaşandığı yerlerde kahramanlıklardan çok acılar, gözyaşları birikir.
Akıbet belirsizliği, özellikle en yakınlar için, sürekli travma tetikleyici, bir işlev yerine getirir.
Kayıp kişiler, akıbeti belirli olmayanlar.
Kıbrıslı Türkler açısından kayıp kişiler listesi, 21 Aralık 1963 Rum saldırıları sonrası oluşmaya başladı.
Rumların kayıp kişilerinin çoğunluğu 1974 sonrası…
Kayıp Şahıslar çok insani bir konudur.
Devam eden en uzun ömürlü iki toplumlu proje ya da organizasyondur.
***
Savaşı yaşayıp da barışı yürekten savunmayanları hiç ama hiç anlayamam.
1974 savaşında seferi kadro denilen kadrodan biri olarak savaşı yaşadım. Önce Lefkoşa’daydım, sonra o zamanlar Koçerolar denilen Dikomo tepelerinde.
Şimdiki adı Dikmen olan Dikomo, Türklerin eline geçerken yaralı bir Rum askeri bulmuştuk. Komutan kaçan Rum birlikleriyle ilgili bilgi amacıyla da hastaneye götürmemizi emretmişti.
Van tipi wolkswagen bir arabayı kısa devre yaparak çalıştırdık, yaralı Rum askerini de vanın içine koymuştuk. Direksiyonda ben, yanımda hava indirmeyle gelen başçavuş ve arkada yaralı Rum’un başucunda oturan bir asker.
Biri omzunda, öteki karın bölgesine yakın iki mermi yarası vardı. Cebinden askeri kimliğini alıp yaşını ve adını öğrenmek istemiştim. Yaralı Rum askeri Karavalı ve yanılmıyorsam on dokuz yaşındaydı.
Bir ara dönüp arkaya bakıp göz göze gelmiştim. Göz göze geldiğimiz anki bakışını aradan onca yıl geçti, unutmadım. Savaş haliydi, yaralanmıştı ve yaralı haliyle düşmanının elindeydi.
O unutamadığım bakışı tarif etmem olası değildir. O korku içindeydi, ben ise ona gerçekten acıyordum.
… Ve o gün acımanın temelinde kendini ya da kötü durumda olanın yerine uygun bir yakınını koyarak “Amannnn!” diye irkilerek duyulan bir korku olduğunu anladım.
Hatırladığım kadarıyla o Rum askeri tedavi edilip daha sonra Rum tarafına iade edilmişti.
***
5 Ocak 2005’te Kızılbaş – K. Kaymaklı sınırı sayılabilecek bir bölgede kazı ağırlıklı bir operasyon yapıldığını gözlemiştim.
Akıbeti bilinmeyen ve kayıp kişi olarak anılan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların bulunduğu tahmin edilen toplu mezarların açılmasında önemli adımların atılmaya başlandığı bir gündü..
Kıbrıs Türk tarafı adına Rauf Denktaş’ın dönemin Rum toplumu lideri Klerides’e 1998 yılında verdiği kuzeydeki üç toplu mezar yerinden biri olan, Kızılbaş’ta eski araba mezarlığı yakınındaki alanda, daha önce Bosna Hersek’te de benzer çalışma yapan Inforce kuruluşundan, uluslararası iki uzmanın sorumluluğunda saptama kazısı yapılmaya başlanmıştı..
***
O gün, Kayıp Kişiler Komitesi’nde görevli Kıbrıslı Türklerden Ahmet Erdengiz’e çalışmaların ne olduğunu sorduğumda şunları dinleyip, not etmiştim: “1997-1998 yılında Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides, kayıp kişiler konusunu ele alırken toplu mezar olarak nitelenebilecek yerleri karşılıklı olarak masaya getirdiler. O tarihte Kıbrıs Türk tarafı biri Beşparmak dağlarında yanık konvoy bölgesi; bir diğeri Kılıçaslan (Kördemen) köyü yolu üzerindeki bir alanı ve üçüncü olarak ise Kızılbaş’ta şu anda kazı yapılan yeri Birleşmiş Milletler’e bildirdi.
Birincisi bir Rum askeri konvoyuna yapılan saldırıda ölen Rumların o bölgeye gömülmesidir. İkincisi hava saldırısında ölen Rumların, uçaktan atılan bombanın açtığı çukura yine Rumlar tarafından gömüldüğü yerdir. Yani oradaki toplu mezar Rumların kendi yarattıkları bir toplu mezardır.
Kızılbaş’ta toplu mezar yeri olarak bildirdiğimiz bu yerin ne kadar toplu mezar olduğu konusunda elimizde aslında net bir bilgi yoktur. Bu nedenle Birleşmiş Milletler ve Rumların da temsilci bulundurduğu Kayıp Kişiler Komitesi’nin finansmanı ile saptama kazısı yapılmasına başlanmıştır. Saptama kazısı, taraflarca kazı için kabul edilen uzman kuruluş Inforce elemanlarının gözetiminde konuya ilişkin uluslararası kurallara uygun olarak yapılıyor. Kayıp Kişiler Komitesi’ndeki Rumlar bu çalışmayı yerinde izleme hakkına sahiptir. Bu çerçevede 6 Ocak 2005 Perşembe günü saat 10.00’da KKTC’ye geçip çalışmaları izleyeceklerdir.”