Olumsuzlukları işaret etmek, en kolay iş…
Siyasette başarının kriteri, sorunlara karşı çare üretme olsa inanın bu küçücük ülkemizde hayat, Avrupa’nın refah düzeyi en yüksek ülkelerle kıyaslanacak düzeye gelir.
Bugüne kadar kaç kez anımsattığımı unuttum.
Bir daha anımsatayım.
LİYAKATIN, GERÇEK ANLAMDA HAKKEDİŞİN, TERCİH NEDENİ OLMADIĞI ÜLKELERDE, TOPLUMLARDA, TOPLAM KALİTESİZLİK KAÇINILMAZDIR.
Zamanla, kalitesizliğe o kadar alışılırken, kalitenin ne olduğu unutulur.
***
Kuzey Kıbrıs’ta, bunca olumsuzluk, akşamdan sabaha olmadı.
Kuzey Kıbrıs’ta bu kadar olumsuzluk varken, sorumlular arasında masum aramak, boşuna çabadır.
Bir siyasi parti, kişisel beklentilerle, kişisel geleceğini düşünerek siyaset yapanların önünü kesemezse, o siyasi parti, süreç içinde siyasi partiden öte siyasi şirkete dönüşür.
Bazıları partiyi, babalarının mirası gibi görür.
Bazıları da kendilerini, A HİSSEDAR sahibi olarak takdim eder.
O A Hissedarlar, partiden aday olanları, milletvekili seçilenleri, bakan olanları, müdür, müsteşarları, babalarının şirketine, yönetici belirlemiş gibi görürler.
***
Bu isimler belirlenirken, hakkedenler değil hakketmeyen tercih edilir.
Neden?
Çünkü hakkedenler, bu tür görevlere geldikleri zaman, hakkettikleri için kimseye MİNNET BORCU DUYMAZLAR.
Halbuki hakketmeden böylesi görevler için tercih edilenler, ömür boyu minnet duygusuyla, teşekkür eder, yalakacılıkta sınır tanımaz.
***
Bunu sadece UBP için söylemiyorum.
UBP bu bağlamda daha çok örneğe sahip… CTP’nin de sayısı çok daha az olsa da talihsiz örnekleri vardır.
***
Körü körüne savunma ya da körü körüne karşı durmak üç aşağı beş yukarı aynı kalitedir.
Seçmen kalitesi sorgulamadan, bu tür yaklaşımları ileriye götürmek kolay değil, hatta mümkün değil.
Acı ama gerçek, kimler, partizanlığa karşı en çok ses çıkarır?
Partisi, hükümette olmayanlar.
Partileri hükümete geldiği zaman, benzer söylemleri, hükümetten düşen partilerin -beklentisi her zaman yüksek- taraftarlarına devrederler.
KKTC’de seçmen kalitesi, geçer not sınırının altındadır.
Yukarıdan aşağıya çıkar beklentisi oy istikametini belirler.
Kendindense yanlışını görmez, kendinden değilse doğrusunu görmez.
Takım tutar gibi, parti tutulduğu yerde, en masum olan bile çıkara dayalı kullandığı oyu kadar, suçlu, sorumlu ve de KİRLİDİR.
***
Her şeye rağmen şikayet etmek masum vatandaşın hakkı ya da işidir.
Siyasi sorumluluğu olanların, sadece şikayet etmesi, yeterli olmamadan öte ‘İŞ’ değeri taşımaz.
***
İnsanlarımız mutsuz.
MUTSUZ İNSANLAR, SAĞLIKLI OLAMAZ.
Mutsuz ve sağlıksız bireylerin çoğunlukta olduğu ülkelerde, toplumlarda başarı Kaf Dağının ardından daha uzaktır.