Sağlık, baştan kokarsa…
Yenidoğan Bebek Yoğun Bakım Ünitesinde, bebeklerin mamasına su değil, alkol katılması ve 20 günlük bir bebeğin ölümü, duygusal tepkiyi öfkeye dönüştürdü. Kimse toplumsal tepkiyi, duygu sömürüsü olarak nitelemesin.
Ana rahminde dünyaya merhaba demek için bekleyen, bilimsel verilere göre çevresel algıları açık, ancak sorgulama ve hakkını arama yetisi hiç gelişmemiş bebeklerin, sistemin eksikleri, hizmet kalitesinin yetersizliği ve insan hatasıyla, yaşama merhaba demeden veda etmesini kimse ama hiç kimse izah edemez, savunamaz.
Konu çok hassas. Derinlikli düşünmeden yazmayı tercih etsem, kısa sürede on yazı rahat yazarım.
Bunca yıldır yazarım. İki konuda yazarken bir değil, bin kez düşünürüm. Bir… Yargı. İki… Sağlık.
İnsanların yargıya güveni kalmazsa, meydan orman kanunlarına ve mafyaya kalır.
Sağlığa gelince… Ülkede devlet ve özel ayırımı olmaksızın, sağlık alt yapısının niteliği önemli. Ancak sağlığın sektör tanımlaması başlığı altına girmesinden sonra, KKTC vatandaşlarının kaçta kaçının özelden, parasıyla hizmet alabileceği ayrı bir konudur. Daha net bir ifadeyle, KKTC nüfusu ekseriyeti, sağlıklı beslenme sorunu yaşarken, parayla özelden sağlık hizmeti alması çok zor.
Bu durumda, yurttaşın devletten aldığı, alacağı sağlık hizmetine her bakımdan güvenmesi gerekir.
Devlet hastanelerinde ya da devletten alınan hizmette, serviste ortaya çıkan olumsuzlukları eleştirirken, yurttaşın güvenini yaralayacaksak, birden fazla düşünmek gerekir. Doğruya doğru, eğriye eğri.
Devlet hastanelerinde nitelikli doktorlar ve sağlık çalışanları vardır. Organ nakli dahil, pek çok önemli operasyonlar da yapılabiliyor. Buna rağmen, parasal imkanı olanların ciddi çoğunluğu özeli tercih ediyor.
Tam da bu noktada ilginç bir nokta… Özeldeki hastanelerin çoğunda görev yapan hekimlerin içinde devlet doktoru unvanını taşıyanlar çoktur.
Bu hekimlerin öncelikli görev yeri devlet mi, özel hastane mi, tanımlamak zor.
Devlette, ameliyat için verdiği en erken randevu bir yıl sonra, özelde aynı operasyon için önerisi bir hafta…
Kuzey Kıbrıs’ta yüz kişiyle konuşun, devlet hastanelerinden en az 30 şikayet dinlersiniz.
Sistem, hataya, ihmale açıktır. Bugün dünyada, sağlık alt yapılarında, laboratuvarlarda, hastanelerde, denetim yapıp onay veren akreditasyon kuruluşları vardır.
Yakın Doğu Hastanesi’nin uluslararası akreditasyonu, hizmet kalitesinin, standardının uluslararası onayıdır. Özellikle yabancıların YDÜ Hastanesini tercisinde bu akreditasyonların önemli payı vardır.
Bu akreditasyon belgesini verenler, ciddi anlamda sorumluğa kefil olmaktadır.
Peki, devletimiz bu bağlamda denetimi arzu etti mi?
Bu coğrafyada nicelik, yani sayısal ölçüm, nitelikten, yani kaliteden öndedir.
Önemli olan şu hastaneyi, bu sağlık ocağını açmak değildir. Önemli olan hizmetin kalitesi ve en geniş kesimlerin ulaşmasına yakın olmasıdır. Ve kalite… Hiç kuşkunuz olmasın, ciddi bir denetim ve akreditasyon olsaydı, Yenidoğan Bebek Yoğun Bakım Ünitesinde, su ile alkol karıştırılmazdı.
Emin olun karıştırılma riskine karşı bile kural olacaktı.
Ya şişeler bir birinden uzak ya şişelerin rengi farklı ya da şişlerde çok net yazılar olacaktı.
Kullanım öncesi koku testi de zorunlu olurdu emin olun. Bir sistemde sorun varsa, o sistem, kişisel ihmal ve hatalara kapıyı sonuna kadar açık tutar. Yenidoğan Bebek Yoğun Bakım Ünitesinde olduğu gibi.
Yazımın bu noktasında bir telefon aldım. Yazı konumu söyleyince, ‘Yaz gazeteci yaz’ diyerek şunları söyledi:
‘Marketten alış veriş yaptığım zaman, gıda ürünleriyle, temizlik malzemelerini aynı poşete bile koymam. Eve geldiğim zaman da temizlik malzemeleri mutfaktan uzak ayrı bir dolaba yerleştiririm. Bunu, aklı başında hemen hemen herkes yapar. Biz evimizde bu özeni gösterirken, vardiyalı bir ortamda su ile alkolün karıştırılması inanılacak gibi değildir. Esas, hata düzeni, sistemi kurmayanlardadır. Her şey baştan kokar, derler. Sağlık baştan kokarsa, olanlar ortadadır. Minik bir bedene giren can, bu kadar kolay yolcu edilmemeliydi.’