Hasan Hastürer

Tatar–Guterres görüşmesi sonrasında Rum tarafının tepkilerini okumaya çalışırken…

Kıbrıs’ta yaşayabilir bir çözümü, tereddütsüz destekliyorum.

Yaşayabilir çözüm demek, tarafların uzlaşarak var edeceği çözüm demektir.

Bunca yıldır, Kıbrıs sorunuyla ilgili yazdığım yazılar birden fazla kitap olur.

Çözüm modelinin adını koymaktan bilerek kaçındım.

New York’taki Tatar- Guterres görüşmesinden sonra Rum tarafının tepkilerini okumaya çalışıyorum.

Okumakta zorlanmıyorum.

Rum tarafı yıllardır, samimiyeti sorgulanmaya açık, gerçek isteğin gizli olduğu bir siyaset izliyor.

Türk tarafı, çözümü en yaygın kabulle şöyle tarif eder. İKİ BÖLGELİ, İKİ TOPLUMLU, SİYASİ EŞİTLİĞE DAYALI, İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM.

Annan Planı’nda da iki devletlilik vardı.

Bazıları bu iki devletliliğin aslında yanıltıcı olduğunu söyler. Bunu söyleyenlere katılmadığımı belirteyim.

2004 Annan Planı referandumunda EVET denilmesi için,  milim kişisel çıkarım olmaksızın en ön saflarda mücadele ettim. Yeniden benzer bir durum ortaya çıksa, yeniden aynı davranış içinde olurum.

Rum tarafı ya da Rum liderliği, bizim kadar ne istediğini net olarak ortaya koymuyor, koyamıyor.

Anastasiadis, Cumhurbaşkanı iken, ABD Bağımsızlık Günü nedeniyle güneydeki ABD Elçiliğinde bir konuşma yapmıştı. O konuşmayı orada bulunarak dinlemiştim.

Ne demişti Kıbrıs sorunuyla ilgili Anastasiadis?

KIBRIS SORUNUNA, İKİ TOPLUMLU BİR ÇÖZÜM BULUNMASI İÇİN ÇABALARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ.

Sadece, İKİ TOPLUMLULUK vurgusu, o kadar.

Hristodulidis’in şimdi izlediği politikanın çok farklı olduğunu düşünmüyorum.

Daha önce de işaret ettim.

Rum tarafı, çözümü değil, müzakereleri amaç görüyor.

Müzakerelerin de bir takvimle, ucu kapalı olmasını istemiyorlar.

Mevcut durum, BM ve dahası AB üyeliği, Rum tarafının, çözüm için çaba motivasyonunu olumsuz etkilemektedir.

Samimi olarak şunu söyleseler, empati yaparak anlarım: ‘ Bizim de kabul eder göründüğümüz çözüm modeli dahil, her türlü çözüm modeli 20 Temmuz 1974 sonrası, adada oluşan yapının meşrulaştırılması üzerine kuruludur. Biz yıllardır ‘ İşgal’ diye nitelediğimiz bir yapıyı kalıcılaştıracak bir anlaşmaya imza atamayız.’

Tamam olmasına tamam da, 1968’de başlayıp, 1973’de anlaşma noktasına çok yaklaşılan süreçte, müzakereler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal kimliğine yeniden kavuşması değil, 21 Aralık 1963 sonrası ortaya çıkan ve Kıbrıslı Türklerin, kaybeden ve zorda olduğu koşullar kabullenilmesi üzerine inşa edilmişti.

Garantörlük sisteminin devamını Makarios, kabul edilmez görmeseydi anlaşma imzalanacaktı.

GKRY Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis, “başından beri zorlukların farkındaydık, ancak müzakerelerin yeniden başlamasına yol açacak uygun atmosferi yaratmak için çabalarımızı sürdürmekten başka çaremiz yok” dedi.

Bazılarının ön yargılı tepkisine neden olacağı için, egemen eşitlik ve de eşit uluslararası statü demiyorum.

Ancak şunu Kıbrıs Türk Halkının ezici çoğunluğu söyler:

‘Bulunacak çözümün, eşit, kurucu, iki devleti olacak. Çatı devlet yapısına bir şey olursa, iki devletin statüsü, kuruluşta olduğu gibi eşit kabul görecek.’

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum Cemaat Meclisi olarak iki ayrı yapı vardı.

Makarios’un meşhur 13 maddelik Anayasa değişiklik maddelerinden biri, Rum Cemaat Meclisi’nin ortadan kaldırılması, Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi’nin devamıydı.

Bu ne demekti?

‘Kıbrıs Cumhuriyeti ağırlıkla bir Rum Cumhuriyeti’dir. Ayrı cemaat meclisini ihtiyacımız yoktur.’

Bu anlayış örtülü olarak, çözüm modelinin ruhuna yerleştirilip, o model çözüm olarak Kıbrıs Türk halkı arasında oylansa, büyük çoğunlukla reddedilir.

… Tatar–Guterres görüşmesi sonrasında Rum tarafının tepkilerini okumaya çalışırken, bunlar aklımdan geçenlerin bir bölümü.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu