Hasta Hakları Yasası” hemen şimdi…
Bir bakan, etrafında bir hayli sağlık çalışanı, medyaya konuşuyor, propaganda içerikli “show” yapıyor…
Acil Durum Hastanesi’nde bulunan adanın en iyi MR cihazlarından biri, kurulduğu günden bu yana düşük performansla çalışıyormuş da, Bakan Bey el atmış ve verimi üç kat artmış…
Bir anjiyo cihazı varmış da, uzun süredir atıl durumdaymış da, Bakan Bey onu da aktif duruma getirtmiş…
Büyük işler bunlar tabii… Hay Allah senden razı olsun Bay Bakan…
Milyonlarca dolara alınan bir sağlık cihazı, kurulduğu günden beri düşük performansla iş yapıyorsa, bu senin suçun değil mi?
Bakanlığının, hükümetinin, kadrolarının, ekibinin, bürokratlarının suçu değil mi?
Anjiyo cihazı bozuksa, bu senin ve bürokratlarının ihmali, vurdumduymazlığı, iş bilmezliği değil mi?
“Özürü kabahatinden büyük” tarzı bu kocaman yalanlar, ne yazık ki bizdeki alaturka politikaların özünü oluşturuyor.
Bay Bakan, her gün devlet hastanelerinden kaç tane randevulu hastanın, test yaptıramadan kapıdan geri döndüğünü biliyor mu acaba?
Ya da “bu testin kiti bizde yok, dışarıda yaptıracaksın” denilen hastalardan haberi var mı?
Diyabetli hastalara ilaç yazdırmak için bile, kaç ay sonraya randevu verildiğinin farkında mı?
Yeterli hastabakıcı var mı devlet sağlık servislerinde?
Ya da yeterince doktor?
Anayasaya göre insanımızın “sağlık hakkı” vardır ama “eşit ve egemen” statü talep eden bir devlette, MR cihazı bozuktur diye yüzlerce kişinin teşhis ve tedavisi aksıyor.
Tüm bunlar, apaçık biçimde “hasta hakları” ihlalleridir ve KKTC’yi, çağın gerisinde kalmış bir “üçüncü dünya kabilesi” statüsüne hapsetmektedir.
Bu alanda ses veren, farkındalık çalışmaları yapan, ciddi projelere imza atan tek bir sivil toplum örgütü olan “Evrensel Hasta Hakları Derneği”nin Asbaşkanı Emete İmge geçenlerde şöyle diyordu:
“Kıbrıs’ın kuzeyinde hâlâ hasta haklarını koruyan bir yasa yoktur. Sağlık hizmeti veren kamu hastanelerinde hasta hakları ihlalleri karşısında başvuru yapabileceğimiz şikâyet mekanizmaları hâlâ daha oluşturulmamıştır. Kıbrıs’ın kuzeyini yönetenler bu alandaki taleplerimize sayısız vaatler verip, sözünü tutmazken, İdare, başvuru mekanizmaları oluşturma konusunda ‘yerim yok, elemanım yok, kaynağım yok’ demektedir.
‘Genel Sağlık Sigortası Yasası’nı geçireceğim’ vaadi, Hasta Hakları Yasası’nı geçireceği sözünü veren siyasilerin yalanı kadar uzun ömürlü bir yalan olarak ortada durmaya devam ediyor.”
Emete İmge, 1990’lı yılların başından beridir, bir “sivil toplum aktivisti” olarak, önemli projelerde öncü rol üstlenmesi ile dikkat çekmektedir.
Uzun yıllar Diyabet Derneği başkanlığı yapmış, bu alandaki “toplumsal farkındalığın” artırılmasında büyük katkılarda bulunmuştur.
Diyabet alanındaki “statüko”nun yıkılmasında, devletin sunduğu sağlık hizmetinin kalitesinin artırılmasında, diyabetlilerin yaşam kalitesinin yükseltilmesinde etkin emeği ve savaşımı vardır.
22 yıldan beridir de, yine sağlık alanında, “hasta hakları” konusunda hak arama ve savunuculuk çalışmalarında öncülük yapmaktadır. Politika düzeyinde sayısız savunuculuk ve lobicilik projesinde yer almıştır.
“Evrensel Hasta Hakları Derneği” hastaların hakları konusunda ihlallerin verilerini topluyor, lobicilik yapıyor, “eşit egemen” kafaları “hasta hakkı” kavramı ile tanıştırmaya çalışıyor.
Bu alanda son 8 yılda tam üç tane büyük proje hayata geçiren derneğin, “hak temelli” çalışmaları elbette toplumda ciddi bir “farkındalık” sağladı.
Ancak, “eşit egemen” kafaların yönettiği ülkede, genel anlamda her gün “insan hakları” ihlalleri olurken, hasta haklarına bir türlü sıra gelemiyor.
Bu 22 yılda, tam iki kez, Hasta Hakları Yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’ndan geçip Meclis’e gitti ama orada bekleye bekleye “kadük” oldu.
“Hasta Hakları” konusunda TC’den de geride olduğumuzu gösteren bir anım vardır.
Çok uzun yıllar önce, bir yakınım İstanbul’da bir özel hastahanede tedavi görürken, beni çok etkileyen bir “uygulama”ya tanık olmuştum.
Hastanenin geniş giriş salonunun bir köşesinde camlı bir oda vardı.
Üzerinde “Hasta Hakları Birimi” yazıyordu.
Hasta, yatmaya hazırlanırken, kendisine ve yakınlarına sahip olduğu haklar tane tane anlatılıyordu.
Son derecede enerjik, güleryüzlü genç bir görevli, hasta oraya adım atar atmaz, ailenin bir bireyi gibi hastayı sahipleniyor, her türlü sorunda yanınızda olacağını hissettirmeye çalışıyordu.
Hastamız orada yatarken, sözkonusu görevli tüm aileye, her sıkıntıda yardımcı oldu.
Peki, bizde böyle bir uygulama başlatılamaz mı?
En azından tam teşekküllü bir “devlet” hastahanesinde bir ilk adım atılamaz mı?
Atılmadı… Atılmıyor… Atılamıyor…
Meclis’te yeni yasama yılı başladı. Orada sağlık kökenli bir yığın vekil var. Hasta Hakları konusunda ilerici bir adım atabilirler. Göreceğiz.
Tekrar edelim: Hasta hakları, geleneksel insan haklarının kopmaz, ayrılmaz bir parçasıdır.
Eğer “devlet” iseniz, insan haklarına “saygı” duymak zorundasınız…