Hasan Hastürer

Kurtla sofraya oturan, ne olduğunu yemeğin sonunda anlar…

İş insanı, nitelikli sanayicilerimizden Musa Sönmezler, iyi bir arkadaşımdır.

Arkadaşlığımızın uzun bir geçmişi var.

Neredeyse 365 gün her sabah da, WhatsApp’ta günaydın paslaşmamız olur.

Birbirimize “Gardaş” diye sesleniriz. Günaydının yanına da gündemle ilgili özlü bir ekleme yaparız.

Geçtiğimiz günlerde yazımı okuduktan sonra, Musa Gardaşım şu mesajı attı:

“Günaydın Hasan gardaş. Kurtlar dumanlı havayı severmiş. Etraf kurt dolu…”

Ben de anında yanıtımı verdim:

   “Günaydın Musa Gardaşım… KURTLA SOFRAYA OTURAN, YEMEK Mİ KONUK MU OLDUĞUNU YEMEĞİN SONUNDA ANLAR…”

***

Bu söz, bu dönemde pek çok insan için, cuk diye oturan bir sözdür, bana göre.

   Toplumsal hayatımızda “Kurtlar” var mı?

   Tabii ki var.

   Onlar kurtluklarını gizlemez, gizleme çabasına girmez.

   Kurt olmadan onlara özenenler yok mu?

   Olmaz olur mu?

   Çok hem çok çok var.

   Kurtla aynı sofraya oturdukları zaman ya kendilerini kurt yerine koyarlar ya da kurdun kendilerine konuk muamelesi yapacağı, yanlış yargısına kapılırlar.

   Bu ne zaman netleşir?

   Yemeğin sonuna ulaşılmadan netleşmez, diyebiliriz.

   Konuk kuzu ya da koyun, yemek mi, konuk mu olduğunu yemeğin sonunda anlar.

   Kurt sofradaki yemekleri bitirdikten sonra, konuğunu da yer.

   Kurtla aynı sofrada buluşmak bir yana, ahbaplık yapmayı deneyenlerin de son yolculuğu kurdun midesidir.

***

Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü KIBRIS TV’de program konuğum nitelikli eski siyasetçilerden Süha Türköz’dü.

   UBP Genel Sekreterliği, milletvekilliği, bakanlık dahil önemli görevlerde bulundu.

   İyi niyetiyle, siyasetin kurtlarıyla aynı masada bulunmasına bulundu, ancak kendini koruyabildi.

   Siyasi ömrü olması gerekenden kısa sürmesine rağmen, paçayı kaptırmadı.

   Siyasete UBP’de başlayıp, dokuzlar hareketinin içinde DP’nin oluşum sürecine katıldı.

   UBP’den sonra DP’deki yaşadıklarını özetlerken, çok net konuşup, “Yağmurdan kaçarken, doluya tutulduk.” dedi.

İyimser mi?

Değil.

Umutlu mu?

Umutlu da değil.

Neden?

Siyasetin, “Ben merkezli” hale dönüşmesi.

Sürülerin kurtlara emanet edilmesi.

***

Bugünkü yazıma bir kurt hikayesiyle nokta koyayım.

“Günlerden bir gün, bir kurt, öyle acıkmış öyle acıkmış ki, karşısına çıkan ava saldırdığı gibi onu kemikleriyle beraber yutmuş. Bu sırada boğazına bir kemik takılmış. Uluya uluya etrafta dolaşmaya başlamış;
-“İmdat! Lütfen yardım edin, boğazıma kemik kaçtı.” diye yardım dilemeye başlamış.

Bu sırada bir turna kuşu kurdun durumuna acımış, ona yardım etmek istemiş. Kurdun yanına yaklaşarak;

-“Kurt kardeş, geçmiş olsun. Şurada uzanıp ağzını açarsan, boğazındaki kemik parçasını çıkarmana yardım edebilirim.” demiş.

Kurt sevinçle hemen yere çökmüş ve ağzını kocaman açmış. Turna kuşu uzun gagasını kurdun ağzına sokarak bir çırpıda, kurdun boğazına takılan kemiği çıkarıvermiş. Kurt, boğazından çıkan kemiğin rahatlığıyla güle oynaya oradan hemen uzaklaşmış.
Turna;
-“Ne o Kurt kardeş? Bir teşekkür etmeyecek misiniz?” diye sormuş.
Kurt;
-“Dişlerini bileyerek turnaya hırlamış, haddini bilmeze bak demiş, canını bağışladığım yetmez gibi bir de teşekkür bekliyorsun.” demiş. Bir kurdun ağzına giren turna kafasının sağ kurtulduğu nerede görülmüş? Canını bağışladım işte bir de teşekkür mü bekliyorsun? Seni yemediğime şükret.” demiş.”

***

Atalarımızın bir sözünü anımsayalım… “Kötülere yardım ederken, onlardan nezaket beklemeyin.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu