Yaşamın zorluklarına “HODRİ MEYDAN” diyebilmek…

Zor ve uzun yollar insanların yaşama bağlılığını, direnç yeteneğini de test eder.
Üzüntü kimsenin tercihi olamaz. Ama yaşam sadece güler yüzlü yanıyla hep bakmaz bize.
Mücadeleyi yaşam biçimi olarak seçmek aslında yaşamın zorluklarına “HODRİ MEYDAN” demektir.
Rest çekebilmek de gerekir hayatta.
Üstüne üstlük çok derin muhasebe yapmadan o resti çekebilmek de önemli. Bu hiç bir zaman gözü kapalı gitmek değildir. Eğer karşınızdaki, rest çekebileceğinizi bilirse, o size kolay kolay rest çekemez.
***
“Tam zamanı mıydı?” Bu soruyu pek çok insan sorar. Aklından bu soruyu geçirenler aslında hayatları boyunca “Tam zamanı” hiç denk getiremeyenlerdir.
Üstün yetenekli insanlardan bahsedilir. Hayatın her alanında takım ruhunun başarı için en önemli unsur olduğuna hep inandım. İşte o noktada bireyin yeteneğinin çıta yüksekliğinden çok daha önemli olan takım ruhuna ne denli uyum sağlayıp katkı koyabildiğidir.
***
“Mücadeleyi yaşam biçimi olarak seçtim. Mücadele ortamında yapamayacağım özveri yoktu. Kendi boyutlarımda ciddi özverilerde de bulundum. Ama etrafımda özellikle sorumlu konumda olanların, özveri yerine, insanların özverisinin ürünlerini toplama çabasına girdiklerini gördüğüm zaman, yıkılmadım dersem yalan olur.”
Cesaretle, mücadelenin en ön saflarında yer alan genç bir insanın sözleriydi bunlar.
“Adam gibi mücadele arkadaşlarım olsun, gözümü budaktan asla sakınmam. Sakınmadığımı benle aynı yolu yürüyenler çok iyi bilir.”
Niyeti sadece ve sadece toplumsal değişime omuz vermek, katkı koymak isteyen bir başka dostum da böyle demişti.
***
Bizim en önemli meselelerimizden biri, siyasi partileri, şirketleştirip, kendilerini olağanüstü yetkilere sahip, A hisse sahibi görenlerdir.
Parti onlarındır. Biri milletvekili adayı olmuş ya da seçilmişse onların onayıyla olmuştur. Parti hükümetteyse, müdür, müsteşar olanlar, A hisse sahiplerine ömür boyu minnet borcunu unutmadan sadakat göstermelidir.
Bakıyorum, siyasete girme denemesi yapanların bazıları, birinci görev olarak yalakacılıkta sınır tanımamaktır.
Rabbena hep bana diyenlerin, en utanmaz cibbanacısı olmaktan hiç utanmazlar.
Çok acıdır, yıllardır durum budur.
***
Imbıktan, gül suyu elde edilmesini gözleme şansınız olup olmadığını bilmem. Ben yıllar önce Hamitköy’de görmüştüm. Öz alınıyordu gül yapraklarından.
Mesele her hareketin ımbıktan geçerken özünü koruyabilmesi.
“Ben merkezlilik” bu toplumda özellikle 1974 sonrası çok ciddi anlamda ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hastalık pek çok örgütü sarmalına aldı.
En ciddi örgütlere bile sızan bu hastalığın önü alınmadığı zaman zararlarının yakından uzağa çok yaygın olacağından kimsenin kuşkusu olmasın.
Nemelazımcılık, her türlü çalışmayı önlerine çekenlerin ekmeğine bal sürmektir.
İnce eleyip sık dokumayı, hep önlerine çekmek için yapanlara, “Rabbena hep bana” diyenlere herkes gözünü dört açmalıdır.
Mutluluğu toplumsal boyutta en güzel yerlere taşımak istiyorsak, mutluluğa taş atanlara asla ama asla izin vermemeliyiz.