Kendi kendinizi kandırmayın…
Bugün 2024’ün son günü. 21. Yüzyıl çok uzak gibiydi. Ulaştık ve çeyrek yüzyılı tamamlayacağımız 2025’in kapısına dayandık.
İnsanlarda genel bir anlayış vardır, geride kalan yıllar yitirilmiştir. Halbuki tam tersinden yaklaşmak olasıdır.
Yeter ki yaşanan günler, haftalar, aylar ve de yıllar mutluluk nedeni olacak zenginlik içersin.
***
Yılını tam olarak anımsamıyorum. Öğretmen olarak görev yaptığım okula Öğretmen Koleji’nden genç öğretmen adayları staj için gelmişlerdi.
Bir gün üst kattaki dersliklere çıkarken 50’li yaşları geride bırakıp 60’a doğru merdiven uzatan bir bayan öğretmen arkadaşın gençlere dalıp giden gözlerle baktığını gördüm.
Öyle bir bakıyordu ki o gençlerin şahsında sanki bir anda 30 kusur yıl gerilere gitmişti. Hafifçe yanına yaklaşıp, “Şışşştttt!” diyerek hayal dünyasından uyandırdım.
“Gözlerin nerelere dalıp gitti diye sormayacağım çünkü gözlerini okudum” deyince, arkasını getirmemi beklemeden “Haksız mıyım? Kim o yaşlarda olmak istemez?” yanıtını verdi.
Bu kez benden beklemediği bir yanıt aldı…
“Haksızsın!”
Arkasını getirdim kuşkusuz. “Hocanım siz şu anda orta yaşın bir üst basamağında olabilirsiniz. Ancak geriye dönüp baktığınız zaman 18, 20, 25, 30, 40 kısaca bu yaşa gelene kadar olan yaş dilimlerini sanıyorum mutlu bir şekilde yaşadınız. Anlattıklarınız bunu yansıtıyor. İyi bir evlilik yaptınız… Çocuğunuz oldu… Eğitimini en iyi şekilde yaptırdınız… Meslek sahibi oldu… İyi bir işi ve en önemlisi iyi bir evliliği var… Şimdi mutluluk kaynağın daha çok… Eşini, kızını, damadını, torunlarını seviyorsun… Gelelim adeta kıskanarak baktığın gençlere. Mevcut koşullarda kaçının senin ulaştığın noktaya ulaşma şansı var? Kaçı senin yaşına geldiği zaman senin sahip olduklarına sahip olabilecek? Bu nedenle senin onları değil onların seni kıskanmaları daha doğal olandır.”
Bir an düşündü ve sonunda boynunu bükerek “Sen haklıymışsın” dedi.
***
Polliyannacılık oynamaya gerek yok. Ancak olumsuzluklar ne olursa olsun yaşama umutla bakıp, her anın değerini bilerek yaşamak gerekiyor.
Zorluklar çok. Aksini iddia etmek olası değil. Her şeyin, gönlümüzce güzel olması çoğunlukla temenni de kalıyor.
Çevremizde hemen hemen her şey, mutluluk ve güzel düşüncenin önüne set çekmek işlevi görüyor.
***
Geleneksel medya, sosyal medya, radyo ve hele hele televizyonlarda haberler sanki de insanın içini karartmak için seçiliyor.
Yaygın olarak izlediğimiz Türkiye televizyon kanalarından bazıları ne kadar ruh karartıcı haber ve görüntü varsa onları seçip yayınlıyor. Adamın izlerken ister istemez ruhu kararıyor…
Her şeyin pembe boyanmasını mı istiyorum?
Yok… Öyle bir beklentim de yok kuşkusuz.
Yaşamı bütün renkleriyle yaşamak en güzelidir.
Dünyada her rengin tonları mutlaka vardır. Siyahla beyaz arasındaki grinin tonları bile insanın renk tekdüzeliğini kırmaya yeter de artar bile.
***
Yarın akşam çalar saatler tam gece yarısı 12’yi vurduktan sonra 2024’ü uğurlayıp, 2025’e merhaba diyeceğiz.
İşte o noktada bir an düşüneceğiz…
2024 yaşamımızda kazanılmış, yoksa yitirilmiş bir yıl mıdır?
Eğer 2024 başında koyduğunuz hedefleri biliyor ya da hatırlıyorsanız, o hedeflere yakınlığınız ya da uzaklığınız yargınızı kolaylaştıracak.
Sonucu gerçekçi olarak saptamaktan korkmayın… Kendi kendinizi kandırmayın… Kendi kendinizi kandırırsanız, 2025 ve sonrası için hedeflerinizin, temelini sağlam olmayan bir zemine atmış olursunuz.
***
Nazım Hikmet’in, “Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime” şiirinden alıntılarla yazımı noktalayayım:
“Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime,
toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.
Kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen
ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı
dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için.
Dünyayı dolaşmak,
görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.
… Çin’den İspanya’ya, Ümit Burnu’ndan Alaska’ya kadar
her mili bahride, her kilometrede dostum ve düşmanım var.
Dostlar ki bir kerre bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.
… Benim kuvvetim:
bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.
Dünya ve insanları yüreğimde sır
ilmimde muamma değildirler.
Ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,
büyük kavgada
açık ve endişesiz
girdim safıma.”