Hasan Hastürer

Hiç suçum olmasa da vallahi, billahi utanıyorum…

 Rum’un beşinci kol faaliyetini yürüten kadroları, KKTC’nin imajına çizik atmak için, kendi içimizde organize işler yapsa, üçüncü ülkeden gelen işçilere layık görülen, muameleyi düzenlemeye, cesaret etmezlerdi.

   Neden?

   Kendi kendilerini ele verecekleri için.

Değerlendireceğiniz haberin kaynağına saygı evrensel bir gazetecilik kuralıdır.

Emeğe saygı göstereceksiniz bir de haberin özüne duyarlılık göstererek haberi öksüz bırakmayacaksınız.

Özgür Gazete, yasal yollardan ülkeye, narenciye hasadında çalıştırılmak için getirilen işçilerin, insanlık suçu, insanlık ayıbı yaşam koşullarını haber yaptı.

İyi de yaptılar.

   Kimsenin haberi olmayan bir durumu gün ışığına mı çıkardılar?

   Hayır.

   Zaten sorunun, en önemli yanlarından biri tam da bu noktada.

   Bangladeş gibi yoksulluğun en kötüsünün yaşandığı  ülkelerden gelen bu insanlar, insanca yaşamla buluşmak için 7-8 bin EURO’yu, işlem parasından öte rüşvet vererek, buralara geliyor.

   O para, işlemlerin hızı ve sonuçlanması için “tamamen duygusal” bir şekilde paylaşılıyor. Bu paylaşımın içinde kimler yok ki?

   Bir biçimde yakayı ele verenler, “işi” henüz öğrenemeyenlerdir.

    Benim ülkemde ister birkaç saatliğine, transit yolcu, ister öğrenci,  isterse çalışmak için gelen işçi olsun, hiç fark etmez…Tümünün insanca yaşam koşulları olmalıdır.

   Bu konuya duyarlılık gösterildiği zaman, “Beş yıldızlı otel imkanı mı sunacağız? “ diyenler oluyor. Bunu söyleyenler insan kılığında, insan olmayan yaratıklardır.

Güzelyurt’ta teşhir edilen durum, Kuzey Kıbrıs genelinde, pek çok benzer örnekten biridir.

   Kıbrıs ağzıyla ŞİDDALAMAK, yani dürtmek gazetecilik görevlerimden biridir.

   Bu insanlar, büyük boyutlu göçmen kuşların kanatlarına tutunup, KKTC’ye yasal olmayan bir giriş yapmadı.

   Nereden, kimler aracılığıyla, ne amaçla, nerede çalışacakları bilinerek geldiler.

   Yarası olmayanlar gocunmasın. KKTC’de çalışma izni yoluyla, örtülü insan kaçakçılığı yapanlar var. Umuda yolculukla buralara gelen gariban üçüncü ülke vatandaşlarına, biraz ağır olacak ama HAYVAN MUAMELESİNDEN DAHA KÖTÜ MUAMELE YAPANLAR VAR.

   EURO’lar cebe indirildikten sonra, bu insanlar, kaçıp kurtulmak istedikleri ülkelerinden çok daha kötü koşullardan yaşamaktadır.

   Güzelyurt’ta portakal bahçelerinin arasında,  uygar yaşam alt yapısından bir tekine bile sahip olmadan yaşayan bu insanlara benzer durumda, köle hayatını çağrıştıran koşullarda yaşayanların, yoğun  inşaat olan bölgelerde varlığından kimse kuşku duymasın.

Fazla söze gerek yok.

   İnsanlık ayıbı koşullarda  yaşayan bu insanlarla ilgili, KKTC devleti en yukarısından en aşağısına kadar suçludur.

   İzin sürecinde imza atan, onay verenlerin boynunda bu ayıbın tabelası vardır.

   Çalışma Dairesinin denetim amaçlı çalışan sayısı yetersizse, hizmet alınarak denetimler eksiksiz ve kesintisiz sürdürülsün. Denetimin bedeli, bu işten, oggayla para kazananlardan tahsil edilsin.

   Çalışma izniyle, işçi getirenlerden ciddi banka teminatı istensin. İhmalleri olursa, merkezi bir organizasyonla giderilsin, karşılığı da teminatların alınsın.

Bu konuda hiç suçum olmasa da  vallahi  billahi utanıyorum…

   Suçum ve sorumluluğum olmamasına karşın ben utanırken, sorumlu konumda olanlar UTANMIYOR MU?

   Utanmıyorlarsa, yüzlerindeki derinin, mutlaka çok farklı özelliği var.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu