Hasan Hastürer

Anılarda yolculuk… “Çözüm, kapının arkasında mı?”

24 Nisan 2004, Annan Planı referandumu. Öncesinde 2004 oldukça hızlıydı. İşte o dönemde tam 21 yıl önce 25 Ocak 2004’te yazdığım “Çözüm, kapının arkasında mı?” yazımı bugün sizlerle buluşturmak istedim:

***

“ Dün (24 Ocak 2004) Kıbrıs konusunda trafik yine hızlıydı.

TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Davos’ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan’la görüştü.

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ankara’ya uçtu.

CTP-DP koalisyon hükümeti, meclisten onay aldı. Bu onay da Kıbrıs sorunuyla bağlantılı yorumlandı.

***

Erdoğan-Annan görüşmesinde, Erdoğan’ın Kıbrıs sorununun çözümü için iki tarafın da güvendiği bir arabulucu atamasını istemesi farklı yorumlara neden oldu. Aslında Erdoğan’ın seslendirdiği, BM Genel Sekreterinin yeni bir özel temsilci atamasıydı. İşte o noktada Annan, yaptığı açıklamada De Soto’ya da sahip çıkarak şunları söyledi:

   “Açıktır ki Erdoğan’ın önerisini yakınen inceleyeceğim, yıllardır benim temsilcim bu konuda çok iyi bir arabuluculuk hizmeti yürütmekte. Kendisine birçok hükümetin, özellikle İngiltere ve ABD ülkelerinin temsilcileri de yardımcı oldu. Ancak, çabaların yeniden başlatılması için bir arabulucuya, bu sürece ilgi duyan tüm ülkelerin yardımına ihtiyacımız olacak.”

***

Ankara’nın Kıbrıs konusunda somutlaştırmaya çalıştığı görüşleri, dünyada olumlu yankı buluyor. Ancak bunlar Türk tarafının yıllardır karşı öneri sunmama duruşundan hareket etmenin ötesinde ne anlam taşıyor?

Dahası Ankara’nın önerilerinin önce Annan sonra Rum-Yunan tarafından nasıl karşılanacağı da çok önemli.
   Annan, dün (24 Ocak 2004) Davos’ta bir gazetecinin “Sizce Türk tarafı Kıbrıs’ta çözüm için yeterli iradeye sahip mi?” sorusunu yanıtlarken bu noktaya da işaret ediyordu: “Başbakan Erdoğan’dan duyduklarım bana cesaret verdi. Başbakan Erdoğan Türk tarafının ilerleme sağlanması için iradeye sahip olduğunu bildirdi. Tabii bu sorunun başka tarafları da var ve açıktır ki onların da görüşlerini dinlememiz gerekmektedir.”

***

Rauf Denktaş cephesinde dün de (24 Ocak 2004) yeni bir şey yoktu.

Ankara’ya varışında Milli Güvenlik Kurulu’nun Annan Planı’yla ilgili kullandığı “referans” kelimesini “en hafif” olarak niteleyip ardından, “Bu Annan Planı’nı kaşımanıza hiç gerek yoktur. Bütün mesele Kıbrıs meselesi halledilebilir mi, halledilemez mi? Halledilebilmesi için Rum, halledilmesini istiyor mu istemiyor mu? Rum meselesini halletmiştir, bunu kimse bilmiyor. Rum’un meselesi 1964’te yanlış bir kararla halledilmiştir. O günden bugüne meşru Kıbrıs hükümeti olarak Kıbrıs’a sahip çıkma davasını yürütmektedir. Bütün mesele Kıbrıs Türkleri olarak ona boyun eğecek miyiz, yoksa eşit şartlarda yeni dengeli bir ortaklık kurabilecek miyiz?” dedi. 

***

Esas mesele Mayıs’a kadar çözümü yakalamaktır.

   Bu tarihin ne denli önemli olduğunu Kuzey Kıbrıs’taki barış yanlısı partiler, sivil toplum örgütleri ve yurtseverler çok iyi biliyor.

   CTP, seçim döneminde bunun altını hep çizdi. Mayıs fırsatının yitirilmesi halinde buna neden olanların sokakta yürüyemeyecekleri işaret edildi.

   Şimdi CTP hükümettedir. Başbakan CTP Genel Başkanı Talat’tır. Şimdi Talat, gelişmelerden iyi haberdar olmanın ötesinde, gelişmelerde rol oynama noktasındadır.

   Kuşkusuz tek başına Talat ve CTP tüm engelleri aşamaz. Ancak zorluklardan, engellerden barış güçlerini anında haberdar edip barış yolunda en geniş birlikteliği sağlama, CTP’nin tarihi bir görevidir.

   “Her şey tamamdır, Ankara ile uyum içindeyiz” demek kolaydır. Ancak Mayıs’a kadar günler sayılı. Bu sayılı günler de tez geçer. Yarın Ankara yan çizerse o zaman CTP’nin konumu ne olur?

Çeşitli kaynaklardan gelen bilgiler Ankara’nın özellikle Mayıs için çok acele etmediği yönünde. AB’den tarih garantisi alınmadan da sürece yeşil ışık yakılmayacak.

   Rum-Yunan tarafının Mayıs için hiç ama hiç acelesi yok. Bu noktada Ankara’nın Rum-Yunan tarafına bağlı, “Rumlar kabul ederse…” ile başlayan yaklaşımlar ortaya koyması yanlıştır. O zaman Rum’lar yan çizer ve hiç bir ilerleme olmaz. Ankara-Kuzey Lefkoşa ikilisi BM Genel Sekreteri’nin benimseyeceği önerileri, referandum tarihi benimsemesiyle masaya götürürse işte o zaman Kıbrıs sorununda tıkanıklık aşılır. Aksi halde çözüm öyle kapının arkasında filan olmaz…” ( 25 Ocak 2004 – KIBRIS)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu