Seçim tarihi teferruattır, göreceğimizi gördük

Siyaset yoluyla yaşanan rezillikler ile birlikte toplumu da içine alan derin yozlaşma ancak anlaşma olursa önü alınabilir noktasına geldik.
Diğer yol, kuruluşuna inandığımız devletimizin kurulu düzeni içinde bunların önlenmesi ve önünün alınmasıydı. Gelinen noktada o olasılıkanlaşmaya göre çok daha zor. Varın olasılıkları siz karşılaştırıp düşünün.
Bu düşüncemde acıtan bir sarkazm var elbette.
Toptan bir ezber bozma yoluyla tekrardan başlamak ancak bir anlaşmayla mümkün olabilir.Ciddi bir yönetim müfredatının ve disiplinininiçine girmemiz için şok bir değişim lazım.
Kurulu düzen içinde sandık önümüze gelince bunu yapamıyoruz çünkü düzen toptan çürümüş. Problem seçilenlerde demek teşhisi eksik ve hatta yanlış koymak ile eşdeğer. Seçilenleri sebep göstermeyi çoktan geçtik.
Bu değişim ne içeriden ne de mali protokoller yoluyla T.C den gelmeyecektir.
Ancak bir anlaşma yoluyla hem toplum hem de partiler siyasetin yolsuzluk yapmak için değil hizmet etmek amaçlı yapılması gerektiği noktasına birlikte gelebilir.
Siyasetin toplumu, toplumun bir kesiminin de siyaseti rehin aldığı kısır döngüden ancak bu şekilde çıkılabilir.
Siyasetin bir şey olmak için değil fark yaratma zemini üzerinden yürütülmesi gerektiği bir ihtimal ancak o zaman hatırlanır.
Bireysel düşünmekten toplumsal çözüm arayışına dönüş ancak aynı çatı altında Rum ile siyaseten de rekabet edeceğimiz ortam oluşursa olabilir.
Gördük ki “komşuculuk” oynayınca olmuyor.
Rum ile aynı çatı altında “milliyetçiliği” farklı bir rekabet anlayışı ile harekete geçirip siyaset yapma ve siyasetçi seçiminde farklı bir yaklaşımanlayışı ortaya çıkartabiliriz.
Giderek yöneldiğimiz istikamet zoraki de olsa bir anlaşmanın tek çözüm olduğudur.
Bunu daha önce dile getirmeyenler bunu düşünür ya da bu görüş karşısında geçmişe nazaran büyük bir sessizlikle yutkunmaktadırlar.
Önümüze referandum sandığı gelse içeriğine bakmadan evet diyecek “milliyetçi” bir kesim çıkar ki bu kesime pek de laf söyleyip ikna edecek mecal yetmez.
Bu kesim de inkâr sürecinden çıkmış “bizim babalarımız ve dedelerimiz ortaya çıkan bu maskara görüntü için mi mücadele etti” diye sormaktadır. Onlar da artık farkındadırlar ki kuruluşuna inandıkları devletin çatısı altında Kıbrıs Türkünün varlığı bu adadan silinip gitti gidiyor.
Azalıp yok olan KKTC kimlik kartı taşıyanların sayısı değil, bizi biz yapan değerlerin ve unsurların tümüdür.
Şimdi böyle bir mantık sonuç ilişkisine bakarak zoraki de olsa anlaşma istikametinde bir düşünce sarmalına girilince gayri milli bir yola mı sapmış olunuyor? Peki buna toplumu da içine alarak sebep olanlar hangi yolun yolcusu oluyor?
Artık hem oy verip hem de oy verilen partinin ve yapılan tercihlerin sonrasında yaşanan rezillikler ile ilgili söylenme lüksüne sahip olunmadığının idrak edilmesi lazım. Bununla yüzleşmekten artık utanmak lazım.
Neye hizmet ettiklerini bilmeyen, içinde Atatürk milliyetçiliğini barındırmayan, imam hatip sosuna bandırılmış mikro milliyetçiler, eski ezberler ile vatan ve milletten bahsederek, bu seçimde de nutuk atsınlar da görelim.
O seçim sandığının önümüze gelmesini bekliyoruz. Seçim tarihi teferruattır. Göreceğimizi gördük.
Varılan nokta ve ruh halini özetleyen sanırım tam da budur.
Stratejik düşünemeyen anavatanımızın devlet aklı kaldıysa, seçimlere gölge edilip hele bari stratejik hata yapılmasın. 5 yıl önce ellerin gitmediği siyasi tercih bu sefer büyük bir akışkanlıkla farklı yansıyacaktır.