Aziz KARAAZİZ

Peki Biz, “EVET”in Değerini Bildik mi..?

Büyük bir hevesle bazen evimize bir eşya alırız.
Teferruatlı ve büyük ihtimalle de yeni teknoloji ürünüdür bu aldığımız eşya.
Çok büyük umutlarımız ve bu umutlara bağlı da planlarımız vardır.
Neredeyse artık hayatımızın tamamen değişeceğini bile düşünmekteyizdir.
Ama çoğu zaman işler beklediğimiz gibi gitmez.
Evdeki hesap çarşıya uymaz sözünün tam tersi bir şekilde, çarşıdaki umutlar evimize uymaz.
Büyük bir hevesle aldığımız eşyayı en fazla birkaç sefer denedikten sonra bir kenara atarız ve eski usul yaşantımıza geri döneriz.
Nedense hep o alınan eşyayı da tutarız.
Atmayız ya da satmayız.
Bir kenarda durur.
Zaman zaman karşımıza çıkar, onu aldığımız günleri hatırlar ve acı bir tebessüm ederiz.
O anki duygularımıza çoğumuz bir isim vermeyiz.
Ne olduğunu, ne hissettiğimizi çok iyi biliriz aslında.
Ama yüzleşmeyiz.
Aynı Annan Planı Referandumu’ndaki “evet” oyu gibi.
Kıbrıs Türk tarafı yüzde 65’lik bir oranla evet demişti.
Ve bu evet artık bizimdi.
Ama hepsi bu kadar.
Aradan geçen 25 yıllık sürede bizler, daha doğrusu evet demiş olanlar, o günkü umutlarını ve heyecanlarını artık taşımıyorlar.
Nedeni belli.
Evet ise bir kenara atıldı ve artık kimse yüzüne bakmıyor ve adını anmıyor.
“du” aslında. Ta ki İlber çıkıp da bu konuda belki de kullanılabilecek en yanlış kelimeleri kullanıncaya kadar.
İşte o noktada bir hareketlenme oldu.
Ben şimdi burada İlber Ortaylı hocamın avukatlığına soyunacak değilim.
Benim boyumu aşar.
Ama kullandığı kelimeleri bir kenara bırakırsak, anlatmak istediklerinde haklıydı.
Bu olayda bakmamız gereken nokta zekamızdan çok evet diyerek ne elde ettiğimizdir.
Karşı tarafın hayır demesi bize kaybettirmemeliydi.
Ama kaybettirdi.
Kaybeden taraf biz olduk.
Bu tamamen bizim hatamızdır.
Evet’e gerektiği gibi sahip çıkmadık çünkü.
Küstük ve bir kenarda yalnızlığa mahkum ettik.
Oysa o dönemde gittiğimiz her platforma evet”i de taşımalıydık.
Yapmadık, taşımadık.
Hatta hiç yaşanmamış gibi davranıp yeniden federasyon masasına oturduk.
Evet diyenlerin isyan etmesi gereken tek nokta aslında budur.
Yeniden ve koşulsuz bir şekilde federasyon masasına oturmak isteyenlere “peki benim evetim ne olacak” diye hesap sorulmalıydı.
Sorulmadı…
Ve bugünlere geldik…
Bugün birisi çıkıp o günleri deştiğinde kızıyoruz sadece.
Oysa değerliydi, ama değerini bilemedik.
Artık tarihi bir eser belki de bir antika niteliğinde..
Gerisi hava…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu