İllegallik, kuzeyin aksesuarı olmuş…

Eski diplomat Osman Ertuğ Bey Maraş’ın açılması uluslararası hukuka aykırı değildir diyor.Osman Bey’in böyle bir düşüncesi var. Lakin Osman Bey gibi deneyimli bir diplomatın bu konuyu böylesi bir abzürtlük içinde ele almasına şaşırdım açıkçası zira bunun ayakları sağlam zemine basan bir açıklama olduğunu söylemek mümkün değil. Hoş burada Osman Bey’i de anlamak lazım, kendisi nihayetinde statükonun Kuzey Kıbrıs’taki temsilcilerinden.
Yani mevcudun devamı sağlansın da gerisi hiç önemli değil. Oysa bilinen gerçek şu ki; sadece Maraş değil, kuzeydeki yapı da uluslararası hukuka aykırıdır.. Kısacası sevgili dostlar Kuzey Kıbrıs normal bir devlet pozisyonunda değil bu gidişle de asla olmayacak. Bu nedenle siyasi bir çözüm Kıbrıslı Türkler için elzem bir ihtiyaç haline gelmiştir. Gelelim mal mülk sorununa..
Bu sorun için elle tutulur projelere ihtiyaç vardır.
Dolayısıyla bunu zorlamak durumundayız. İşte tam da bu nedenle Rum tarafına teklif götürerek soruna çözümler bulabiliriz. Peki nasıl bir yol izlenebilir? Maraş’ın Kıbrıs Problemi çözülene kadar hiç vakit kaybetmeden BM idaresine devri yapılabilir. Eşdeğer diye tanımladığınız malların global takası sağlanabilir, tuttuğumuz taşınmaz mala ilişkin iade ,tazmin canlı ve işlevsel tutulabilir.
Nitekim geçmişte bu konuda iç hukuk yaratılmış ve AİHM de bunu desteklemişti.Bu sebeple Kıbrıs sorununun en açmaz görünen kısmı olan Mal Mülk başlığını bir noktaya taşımak mümkündür.
Elbette bunun için adımlar atılması edastır, yoksa hiçbir siyasi adım atmadan sadece aynı nakaratları tekrarlayarak Simon Aykut’u ve diğerlerinin salıverilmesini telkin etmenin mal mülk sorununa bir fayda sağlamayacağı aşikardır. Bu telkini yapabilecek siyasi iradeniz var mı? Yok!
O halde boş yere yaygara çıkarmanın da bu aşamada absürt bir yaklaşım olduğunu belirtmek isterim. Kaldı ki İki Devletli çözüm fikrinin yakın bir tarihte hayat bulma ihtimali de hiç yoktur. Bu saçma sapan ve Kıbrıs gerçekleri ile örtüşmeyen maksadlı politika sürdüğü sürece hepimiz risk altında olmaya devam edeceğiz. Peki bu konudaki “Rum tarafına geçmeyin, yurt dışına çıkmayın” gibi telkinler ortaya atarak bunun üstesinden gelemeyeceğini hala anlamadıysanız bu sizin ülkenin en büyük sorunu olan Kıbrıs mevzusunda bu sorunu çözme gibi bir tasarrufunuz olmadığını gösteriyor.
Nitekim ilk tutuklama yapıldığı günün ertesi sizin paketler hazırlayıp tüm tarafları malk mülk sorununu çözmek için toplantılara davet etmeniz gerekirdi… Güney Kıbrısta bulunan taşınmaz mallarından KKTC lehine feragat eden kişiler; bugün sizin onlara verdiğiniz taşınmaz mallar yüzünden tutuklanma riski ile karşı karşıya kalmıştır. Çeşitli sebeplerle kendilerine KKTC tarafından verilen taşınmaz malları elinde bulunduran yada yine sizin rızanız ile bu malları satan kişiler; bugün tutuklanma riski ile karşı karşıyadır..
Bu kişiler bu malları kendi gidip işgal edip kullanımına almadı; KKTC işgal edip bu kişilere verdi. KKTC üzerine inkişaf yapabilirsin, satabilirsin dedi. Ancak gelinen noktada ortada KKTC yok !! Ayni risk sizin için de çocuklarınız için de hatta ve hatta eşiniz için de var ayni binayı paylaştığınız çalışma arkadaşlarını için da var; Ama siz seçmeninizin büyük bir çoğunluğunu oluşturan “Rum Tarafına Geçemeyen” “AB Vizesi Alabilme İhtimali Olmayan” “Gidebileceği En Uzak Ülke Türkiye Olan” güruhu arkanıza alarak, hayali devletçilik oynuyorsunuz… Onların bir kaybı yok. Zira Güney Kıbrıs’ta tutuklanma ihtimali olan bizleriz onlar değil.
Ayrıca işlerin bu noktaya gelmesinin sorumlusu da olmayı seçtiğimiz gün Annan Planı sonrası elde ettiğimiz kazanımlar bir çırpıda çöpe atıldı. Dolayısıyla şimdi ise Maraşı açmaya yeltenerek ve İki Devletli çözüm fikrini ortaya atarak ilişkileri arumar etmenin bize sağlayacağı en ufak bir kazanım yoktur.