Hasan Hastürer

İyi bir avukattan fazla, iyi bir işadamı gibi düşünmek…

Kıbrıs sorununu en az yetmiş yıldır yaşıyoruz. Özellikle, yabancıların da bulunduğu ortamlarda, Kıbrıs sorununun karakteristik birikiminin akademik çalışmada en üst düzeye çıkmaya yetecek zenginliktedir, derim.

   Peki, biz ne kadar iyi diplomat yetiştirdik?

   Bu soru uzun yıllar, KKTC Dışişleri Bakanlığı’nda ve dış temsilciliklerde görev yapanları, çok da rahatsız etmesin.

   Yıllar evvel, Viyana’daki Diplomasi Akademisi’ne başvuran Kıbrıslı Türk bir kızımıza, başvurusunun ardından bazı ev ödevleri verilmiş, bizim ülke koşullarımızda, iyi bir diplomatın özelliklerini araştırması istenmişti.

   Uyanık, akıllı, vizyonu olan bir gençti.

   Çok iyi anımsarım, sorularını açık yüreklilikle sorup,  verdiğim yanıtları anında yorumlayıp yeni sorular yöneltiyordu.

***

Kıbrıs sorunu devam ederken, dış politikada ne denli kadrolaşıp kadrolaşamadığımız sorusuna yanıtı birlikte aramıştık.

   Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorun. Öncelikle bizi , yani adada yaşayanları ilgilendirir görünse de Türkiye’yi, Yunanistan’ı, İngiltere’yi de  yakından ilgilendiriyor. Aslında bölgede hesabı olan herkesin Kıbrıs’la ilgili bir beklentisi var.

   Son tahlilde Kıbrıs sorununda ateş Kıbrıs’ta yanıyor. Bu sorun bizim sorunumuz. Çare bulunmasında da , öncelikli görev bizlerin.

   Kuşkusuz bütün halkın , doğrudan demokrasi örneği göstererek Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakere masasına oturacak hali yok.

   Derdimizi, dış dünyaya anlatacak,  diplomatlara da ihtiyacımız var.

***

İhtiyacımız olmasına oldu da, bunca yılda kaç kişilikli Kıbrıslı Türk diplomat yetişebildi.

Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken 1960 öncesi Zürih-Londra görüşmelerinde ilk diplomatik deneyimleri kazandık.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin büyükelçiliklerinde, görevli Kıbrıslı Türkler de vardı.

   1963 sonrası Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dışında kalınca, diplomasi dünyasında bizden bir tek isim Rauf Denktaş kaldı.

   1968’den başlayarak görüşmelerde Rauf Denktaş vardı. Acı ama gerçek, devletin sürekliliği içinde olması gerek ekip anlayışı hiç olmadı. Bırakın memurları, adı Dışişleri Bakanı olan kişiler bile, Rauf Bey’in çantacısı olmaktan öteye geçemedi.

Bakanlar çantacılık yapınca dışişleri bünyesinde diplomasi görevi yapanlar da uluslararası platformda odacı gibi bir görev yerine getirdi.

***

UBP, yıllarca dış politikayı Ankara-Denktaş ikilisine bıraktı. Dışişleri Bakanları’nın da etkisi hiç olmadı.

   Gün geldi, CTP’nin hükümette büyük ortak, Talat’ın da Başbakan olmasının ardından hükümet Kıbrıs sorununda etkili konuma geldi. Denktaş’ın etkinliği azalırken, Annan Planı döneminde Hükümet ve Talat yükselişe geçti.

***

   Rauf Denktaş’tan sonra hepsi tek dönem görev yapan üç Cumhurbaşkanı gördük. Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı… Ersin Tatar, beşinci Cumhurbaşkanı. Görev süresi 2025’te doluyor. Cumhurbaşkanlığındaki görev ömrü,  sandık sonuçlarına bağlı.

***

Dünya çok önemli bir değişim yaşıyor. Bölgemizde her an her şey olabilir.

Çıkarlarımızı, dünya çıkarlarıyla uyumlaştırarak ileri götürdüğümüz oranda başarılı olacağız.

   Diplomatların görevi öncelikle kendi ülkelerinin çıkarlarını savunmak. Ancak uluslararası toplumun desteğini almak istiyorsanız, ileri süreceğiniz görüşlerin, ortak noktada buluşmaya katkı koyucu olması gerekir.

   Eğer ortada bir sorun var ve sizin önerinizin karşı tarafça kabul edilecek hiç bir yanı yoksa,  öneriniz bir değer taşımaz.

***

Diplomat iyi bir avukattan fazla, iyi bir işadamı gibi düşünmeli. Avukatlar, müvekkili ne kadar haklı ya da haksız olursa olsun, davayı kazanmak ister. Karşı tarafla uzlaşarak dava sonuçlandırma yaygın bir anlayış değildir.

Halbuki iş adamı , ticaretin devamı için tarafların çıkarlarının bir biçimde korunmasına özen göstermek durumundadır. Bu nedenle Kıbrıs özelinde hukuk kökenli politikacılar sorunun çözümüne katkı koyamamıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu