“Sol direksiyon” meselesinde bir dizi “şoven” niyet…
Özellikle son yıllarda; büyük, hoyratça ve kaotik bir “işgal” yaşanıyordu yollarımızda…
Sol direksiyonlu minibüsler, RHA’lar, taksiler, dev beton mikserler trafiği adeta “istila” etmişti…
Mahkemenin “yürütmeyi durdurma” kararı alması; trafik, can ve yol güvenliği bakımından çok önemlidir.
Bu konuda Makine Mühendisleri Odası’nın yaptığı girişimi selamlıyorum.
Aslında, Bakanlar Kurulu, bu konuda “Ayrılıkçı parti”nin Kıbrıs’a “sonradan gelme” başkanının “hükümetten çekiliriz ha” blöflerine yenik düşmüştü.
“Sol araçları serbest bırakmak” bu “ilahiyatçı başkan”ın eskiden beri talebiydi. Bunu da kaş ile göz arasında Bakanlar Kurulu’ndan geçiriverdi…
İkide bir “ben de bir babayım” diyen Ünal Üstel ise trafikte yitirdiğimiz gencecik canları düşünmek yerine, küçük ortağına boyun eğdi.
Küçük ortağı ise, “Sol direksiyon”u adeta “türban” gibi bir sembole dönüştürdü…
“Napalım, Kıbrıs’a eskiden gelen araçlar var, bir defaya mahsus onlara izin vereceğiz” örtüsü altında olaya “masum” bir kılıf geçirildi…
Her zaman yapıldığı gibi, gerçek niyet toplumdan gizlendi.
Saf Kıbrıslı ise “sol direksiyon” meselesinin ayrılıkçı partinin gözünde, “anavatan” ve milliyetçilik üzerinden okunduğunu anlamadı.
Oradaki çirkin hedefi sezmedi.
Oysa ayrılıkçı Ulaştırma Bakanı, ta 2022’lerde, Hürriyet gazetesine demeç vererek, “Biz bu yasağı kaldıracağız” demişti.
Bu ayrılıkçı bakan, buradaki bir trafik uygulamasını Türkiye kamuoyuna şikâyet ediyor ve “KKTC’de İngiliz sömürge döneminin mirası sağ direksiyon araçlar kullanılıyor.” diyerek işe “ırkçılık” karıştırıyordu.
Yine bizi Türkiye’ye govlayan bu sözümona bakan “2004’te sol iktidar döneminde trafik kazalarını arttırdığı gerekçesiyle sol direksiyon araç ithalatına yasak getirildi.” diyordu.
Bu bağnaz anlayışa göre, trafikte sol direksiyonun ölümlü kazalara yol açmasının hiçbir “bilimsel değeri” yoktu.
Hatta “sol direksiyon yasağı” solcuların işiydi.
Konuya “milliyetçi”liğin daracık penceresinden bakan bu anlayışa göre, burasının Türkiye’ye benzetilmesi ana hedefti.
Bu çatışmacı siyasetçi, o dönemde elektrikli otomobil “Togg”un ithali için çalışma başlattıklarını da açıklamıştı.
Diyordu ki; “Yerli ve milli araç Togg’u Kıbrıs’ta ilk ben süreceğim… Bu şerefi kimseye kaptırmam.”
Bu sözümona “Türkçülük” şovenizminin tutsağı bakan bey, o dönemde “Sol direksiyonlu araçların kazalara neden olup olmadıklarını araştıracağız” da demişti.
Ne bir araştırma yapıldı, ne de ortada bir rapor var ne yazık ki…
Çünkü adamın niyeti, üzüm yemek değildi.
Böylesine bir “alaturka” yaklaşımın “ilahiyatçı” bir siyasetçinin kafasında yer etmesi doğal karşılansa da, ne yazıktır ki bu “adama” kimse “dur” diyemedi ve Bakanlar Kurulu’nun diğer üyeleri “kos kos” bu karara onay verdi.
Hatta sivil toplumdan sesler yükselince, “inadınıza” der gibi, kısıtlı tuttukları “ithal edilmiş sol direksiyonlu araçlara” yönelik affı genişlettiler.
Bakanlar Kurulu; 26 Aralık’ta aldığı kararı “tadil” ederek, 31 Aralık 2024’e kadar adada bulunan tüm sol direksiyonlu araçlara, çift kabin motorlu araçlara, motorlu traktörlere “ithal ve kayıt izni” vermeyi kararlaştırdı.
Mahkemenin durdurduğu bu “operasyon” ne yazıktır ki bir “toplum mühendisliği” projesinin art niyetli bir girişimiydi…
Toplumun DNA’sı değişirken, tüm “yerleşik” değerlerle oynama kurnazlığıydı.
Kuran Kursları da böyleydi…
Başlangıçta öylesine bir “masumane” tablo çizilmişti ki; Polis de, Savcılık da kursların üzerine gitmekten bir anda vazgeçmişti.
Zamanla, bu kurslar “meşru”laştırıldı.
Şimdilerde ise Eğitim Bakanı’nın “himayelerinde” altın çağını yaşıyor Kuran Kursları…
O zaman da ne deniyordu?
“Vatandaşın talebidir…”
Hangi vatandaşın?
Kıbrıs’ta doğup büyümüş, 1974 savaşını yaşamış Kıbrıslı Türkler’in değil elbette…
Savaş sonrası buraya yerleştirilmiş, dini motivasyonu yüksek, kırsal kesimdeki cemaatin…
Şimdi adına “Kıbrıs Türkü” denilen bu “cemaat” yerleşik bir başka değeri değiştirmek istiyor…
Tamamen siyasi, art niyetli bir girişimdir bu…
Sahte gerekçesi de tıpkı Kuran Kursları’ndaki gerekçenin aynısıdır…
Ne diyor Ulaştırma Bakanı?
“Sol direksiyon araçların Kıbrıs’ın kuzeyine ithal edilmesiyle ilgili ‘vatandaşlar tarafından’ yoğun bir baskı altındayım.”
Kim yapıyor baskıyı?
Burada Mersedes sahibi olmuş, yaz aylarını Anadolu’da, yaylada geçiren, çift pasaportu “vatandaş”lar…
Yılın büyük bölümünü Anadolu’da geçiren, çift kimlikliler…
Adam, burada aldığı Mersedes’in “sağ direksiyonlu” olmasından rahatsız…
Gidip parti başkanına baskı yapıyor…
Buradaki kurallara, yasalara uymak gibi bir derdi olmayan parti de Anadolu’dan buraya göç etmiş, burada para kazanan insanların Mersedes’ini, BMW’sini Türkiye’de rahatlıkla sürebilmesini bir tez gibi “siyaseti”ne yerleştiriyor.
Bizim safdirik siyasetçimiz de buna alet oluyor.
Bu “operasyon”un kötü niyetinden hiç şüphem yok. Yollarda sol direksiyonların çoğalması ilk adım idi.
Ondan sonra “Sol direksiyonlu araçlar çoğunlukta. Vatandaşlar sağ trafiğe geçelim, diye bana baskı yapıyor.” diyecekler.
Gidişat, kesinlikle böyle bir “toplum mühendisliği” tasarımına doğrudur.
Gözünüzü dört açın ey gafiller… Ey gafil siyasetçiler…