Değerli kardeşim Sisi ile Aziz kardeşim Şara’nın ihanetleri…

Mısır’ın “Darbeci, katil Sisi”si, tam da “Değerli kardeşim Sisi” olmuştu ki, yapacağını yaptı, gidip “Kıbrıs Cumhuriyeti”yle bizim Mavi Vatan’daki hidrokarbonlara ortak oldu…
“Şeriatçı Kolani” tam da, “Aziz kardeşim Şara” olmuştu ki, o da “Kıbrıs Cumhuriyeti”yle iş tutmayı tercih etti.
Yani; hem Suriye, hem Mısır; Türkiye’nin gözlerinin içine baka baka “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tercih edeceğini, onunla işbirliği yapacağını, onu tanıdığını gösterdi bizlere…
Hayallerle toplumu uyutmaya çalışan “iki devletçi”ler, ayrılıkçı politikaları ile yol almaya çalışırken; hem Suriye, hem de Mısır’dan sağlam birer “şamar” yediler…
Geçtiğimiz günlerde, “Aziz kardeşim Şara” kocaman bir “Kıbrıs Cumhuriyeti” bayrağının önünde, “Kıbrıs Dışişleri Bakanı” Kombos ile birlikte poz verdi…
Suriye Haber Ajansı SANA’nın, bol fotoğraflı haberinde, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin Dışişleri Bakanı Kombos’un üst düzey kalabalık bir heyetle Suriye’de temaslar yaptığı haberi yer aldı.
“Tedhişçi” listesinden fırlayarak, Suriye Cumhurbaşkanlığı’na oturan Şara, bizim “iki devletçi”lerin tüm hayallerini bir anda yer ile yeksan etti…
Suriye’de yeni “şeriat devleti”nin taşlarını örmekle meşgul olan Şara, Türkiye’yi yönetenlerden “gözbebeği” muamelesi görmüş, bizim ayrılıkçıların ise “rüya”larını süslemişti.
Bir anda tüm topluma pembe hayaller pompalandı…
Birçok İslami grubu içinde barındıran HTŞ’nin yönettiği yeni Suriye, her an bizi tanıyabilirdi.
2007’lerde olduğu gibi, Laskiye-Mağusa seferleri de ha başladı, ha başlayacak, gibiydi.
Suriye’nin, deniz alanları ile ilgili olarak doğrudan KKTC ile bir anlaşma yapması bile olasıydı.
Üstelik Suriye, KKTC ile deniz yetki alanı konusunda anlaşırsa, kendisi kârlı çıkacaktı.
Şam; şu anda sahip olduğundan çok daha büyük deniz alanları üzerinde kontrol sağlayacaktı.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönderdiği uçakla geçtiğimiz günlerde Ankara’ya gelen, Türkiye’yi en yakın dost ilan eden Şara’nın, TC ile imzaladığı anlaşmaların daha mürekkebi kurumadan, Kombos’la “muhabbet”e dalması, Türk dış politikasının yeni bir “yenilgisi” değilse, nedir Tanrı aşkına?
TC Dışişleri, “Yapılanlar yok hükmündedir” diyerek işin içinden elbette sıyrılacaktır.
Ancak; tam da “Suriye halkı İslami yaşama entegre olmaya” başlamışken, “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile bu aşna fişna, bizim “iki devletçi”leri birazcık olsun, düşündürmeyecek mi?
Uluslararası ilişkilerde “karşılıklı çıkar” esasına dayalı politikaların; dindaşlık, kardeşlik, İslam gibi duygulardan daha “güçlü” olduğu anlaşılmayacak mı?
Suriye’nin arkasından Mısır da, bunu bize göstermedi mi?
Geçtiğimiz günlerde, Mısır’la “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin imzaladığı anlaşmanın farkında mıyız?
TC Savunma Bakanlığı “bu anlaşma yok hükmündedir” deyince bunun zerre kadar bir etkisini hissettik mi?
Anımsayalım…
Mısır’da Sisi darbe yaptığında, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan çok öfkelenmişti.
Ankara, mevcut Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi destekliyordu.
“Darbeci Sisi, Katil Sisi” ifadeleri manşetlerdeydi…
2013’ten beri Türkiye ile “küslük” devam ediyordu…
Mısır Cumhurbaşkanı, geçen aylar içinde “Değerli kardeşim Sisi” oldu.
12 yıl aradan sonra Eylül ayında Ankara’da muhteşem bir törenle karşılandı.
Tam Mısır-Türkiye ilişkileri “normalleşti” sanırken, Sisi; geçtiğimiz Ocak ayında “Mısır-Kıbrıs-Yunanistan” ortak deklarasyonunu imzaladı.
Küçücük “Kıbrıs Cumhuriyeti” Yunanistan’ın desteğiyle şimdiye kadar başta İsrail ve Mısır olmak üzere daha başka ülkelerle de “Üçlü” deklarasyonlara imza atıyor.
TC’nin Dışişleri de bu “deklarasyonlar” karşısında hep “Yok hükmündedir” demekle yetiniyor.
“Kıbrıs Cumhuriyeti” ise bu “Değerli kardeşim Sisi” ile işi çok ileri safhaya taşıdı.
Bundan bir hafta önce, Kahire’de Mısır’la ortaklık anlaşması imzaladı.
Hristodulides de oradaydı…
Sisi ile denizlerde dev bir işbirliği başlattılar.
Dünya enerji devleri “Totalenergies” ile ENI, Kıbrıs’a ait Blok 6’daki hidrokarbon kaynaklarını işletecekler.
Kıbrıs açıklarındaki gaz, mevcut Mısır altyapı tesislerine taşınacak ve işlenerek ardından Avrupa pazarlarına ihraç edilmek üzere sıvılaştırılacak.
Ayrıca; Mısır ile Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de bir gaz merkezi kurmayı hedefliyor.
“Kıbrıs Cumhuriyeti” Mısır’ın mevcut hidrokarbon altyapısından yararlanarak, bir gaz üreticisi ve ihracatçısı ülke konumuna gelecek.
Bu işbirliği gösteriyor ki, biz “Mavi vatan” hamaseti yaparken, Kıbrıs’ın etrafındaki denizlerdeki zenginlikleri Mısır ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” paylaşacak.
Tabii; ortakları global iki dev enerji şirketiyle birlikte…
Bu tablo; Türkiye ve KKTC’nin artık Doğu Akdeniz’de “yok hükmünde” bir güce sahip olduğunu gösteriyor…
Atı alan, Akdeniz’i çoktan geçti…
“Doğu Akdeniz” yakın gelecekte küresel gaz arzında giderek artan bir role sahip olacak, ancak bu fotoğrafta ne biz, ne de Türkiye olacak…
Mısır ve “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin değeri yükselen enerji merkezi olarak Doğu Akdeniz’de başrollere yerleşmeleri karşısında, TC’nin ve bizim bir “politikamız” var mı?
Var tabii… Mavi vatan şarlatanlığı, iki devlet hamaseti…
Oysa; aklın yolu birdir. Son 5 yılda kaybedilen “zemin”e geri dönmek, çözümü zorlamak…
Kısacası; akıl yoluna geri dönmek…