Aziz KARAAZİZ

Avrupa’ya Sesimizi Duyurmalı, Derdimizi Anlatmalıyız…

80’li yılların ikinci yarısıydı, Türk Milli Takımı’nın Avrupa’da maç kazanmaya başladığı, Türk futbolunun sesini Avrupa’da duyurmaya başladığı yıllardı.
İşte o zamanlarda üretilmiş bir tezahürat dillere pelesenk olmuş, futbol sahalarında başlayan macera siyaset dahil hemen her alana, Avrupa ile karşılaşılan alanlara yayılmıştı.
“Avrupa Avrupa duy sesimizi, işte bu Türklerin ayak sesleri…”
Çok net, vurucu ve gerçekten de heyecan yaratan bir slogandı.
Anlamı da çok büyüktü.
Yıllardır Avrupa’ya sesini duyuramamış bir milletin isyanıydı resmen.
Şimdi artık çok şey değişti.
Avrupa Türkiye’yi çok iyi tanıyor.
Türkiye’nin siyaseti de hassasiyetleri de çok iyi biliniyor.
Kısacası, “Avrupa Türklerin sesini duydu” diyebiliriz.
Şimdi artıkm sıra biize geldi.
Yani, Kıbrıs Türk Halkı’na, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne geldi sesini duyurma sırası.
Bunun ilk şartı da konuşmak.
Eğer birisinin senin sesini duymasını istiyorsan doğal olarak yapman gereken ilk şey konuşmaktır.
Avrupa’ya konuşmalıyız, Avrupa’ya kendimizi anlatmalıyız, Avrupa’ya sesimizi duyurmalıyız.
Bunun için de sürekli bir şekilde temas halinde olmalıyız.
Ama sadece siyasilerle değil. Medya ile de basın ile de temas halinde olmalı, özellikle oralara konuşmalıyız.
Oturmuş bekliyoruz. Birisi gelip kapımızı çalacak ve biz de yerimizden kalkıp konuşacağız ve anlatacağız.
İyi ama Avrupa basını bunu neden yapsın ki..?
Onlara zaten sürekli olarak Güney Kıbrıs tarafından birileri konuşmakta.
Avrupa’nın irili ufaklı basın kuruluşlarının temsilcileriyle sürekli irtibat halindeler.
Bizde bu yok..!
Biz işi sadece siyaset ve ticari olarak görmekteyiz.
Oysa bu iki önemli bacağın yanına hatta önüne mutlaka basını eklemeliyiz.
Avrupa medyası ile temasa geçebilecek kişilerin başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tüm devlet kuruluşlarında görev alması şarttır.
Ne yazık sadece içe dönük basın faaliyetleri ile günü geçirmekteyiz. Bunun sesimizi duyurmak adına bir faydası yok, olamaz da.
Avrupa ile sadece Güney Kıbrıs üzerinden “pasaport” ilişki kurmanın yetersiz kaldığını her geçen gün görmeliyiz.
Yarın hemen kolları sıvamalı ve neler yapabilir diye çalışmaya başlamalıyız.
Unutmayalım ki bugün Avrupa basınında etkin görevlerde bulunan çok sayıda Türk vardır.
Onları bulmalı ve yola onlarla çıkmalıyız.
Onların varlığının sağlayacağı avantajlara milyonlarca Euro harcasak asla ulaşamayız.
Yeter ki isteyelim, yeter ki başlayalım.
Bir hareketlensek kısa sürede farkı göreceğiz.
İşte o zaman bugün yaşadığımız keyfi tutuklamalar gibi sorunlar tarih olacak, Avrupa ile olması gerektiği gibi ilişkiler kuracağız.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu