Hayatımıza Verdiğimiz Kıbrıs Arası Sona Erdi, Gerçek Hayata Devam…

İsviçre gerçek anlamda dünyanın en güzel ülkelerinden birisi.
Gerek coğrafi yapısıyla gerekse insani yapısıyla dünya üzerindeki bir çok kişi için son derece cazip gelmektedir.
İşin bir de bankacılık kısmı var ki bu nokta İsviçre’yi daha da çekici bir hale getirmektedir.
İki gün boyunca gözümüz ve kulağımız bu güzel ülkede oldu.
Kıbrıs konusunda yapılan gayri resmi toplantı nedeniyle dikkatlerimiz oradaydı.
Gelen her haberi duyduk, okuduk ve yorumladık.
Tamamdır, maksat hasıl olmuştur, dağılabilirsiniz.
İsviçre’de geride kalan iki günde Birleşmiş Milletler’in bildik o klasik formatına bir kez daha şahit olduk.
Gayet ciddi görevliler, kalabalık koridorlar ve biri biterken diğeri başlayan toplantılar.
Yapılan açıklamalar ve sonuçsuz kalan görüşmeler.
Yani, “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” durumları…
Sadece kısa bir ara verdik gündelik hayatımıza o kadar.
Ada’nın kuzeyi de güneyi de yarın kaldıkları yerden kendi yaşantılarına geri dönecekler ve gerçek sorunlarıyla baş başa kalacaklar.
Öyle bir organizasyon düşünün ki, dünyayı felakete sürükleyen bir savaşın, İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında yaşanmış acılardan ders alarak kurulacaksın ama günün sonunda geldiğin noktada savaşa duyarsız bir hale geleceksin.
Onun yerine dünyanın göreceli olarak belki de en güvenli coğrafyası ile uğraşacaksın.
Tam da Kıbrıs toplantısı öncesi, bu hayati (!) toplantıya saatler kala İsrail denilen katil bir kez daha masumların kanına girecek canlarını alacak ama sen koskoca Birleşmiş Milletler bu durum karşısında adım atmak yerine 50 yılı aşkın bir süredir devam eden duruma odaklanacaksın.
Neyse, öze dönelim. Birleşmiş Milletler konusunu daha sonra tekrar tekrar konuşuruz.
İsviçre’ye dönersek, kimilerine göre dağ fare doğurmuştur.
Ama aslına bakarsak işler bir yerde olması gereken rotaya doğru hareket almaya başladı.
Çözüm modeli yerine mevcut durumun daha ileriye taşınmasına yarayacak formüller artık telaffuz edilmeye başlanmıştır.
Bu gelişme belki de bazılarının hoşuna gitmeyecek ama gerçeklerden hareket edeceksek, ki bu lazımdır, olması gereken olmuştur.
Diğer yandan karşı cephede de “nereden çıktı bu süreç” diyenler de var.
Ama onlar da yanılıyorlar.
Görüşme yapmadan, müzakere etmeden hiçbir şey elde edemezsin.
Türk tarafı müzakereye karşı değil, müzakere zemini noktasında mücadele vermektedir.
Lütfen ikisini birbirine karıştırmayalım.
Sonuç olarak İsviçre’de kazananı ya da kaybedeni olan değil, bizi yeni bir döneme taşıyabilecek bir süreç için adım atılmıştır.
Umarım böyle gider ve hedeflenen sonuca ulaşılır…