Cenk UZUNOĞLU

“HİV” aşısı UBP’nin azınlığa düşen kurucu ayarlarındadır

Siyasetçiler gerçeği öne sürerek hakikati inkâr etmeyi sürdürebildikleri kadar sürdürmeyi kendileri için ayrıcalıklı bir yetkinlik olarak görürler.

Görmekle kalmazlar partililerinin de bu inkâr edebilme ‘’yetkinliğini’’ maharet ve başarı olarak görmelerini isterler.

İcraattaki ve öngörülerindeki başarısızlığınsorumluluğunu üstlenmek istemezler.  

Başarının kendinden, başarısızlığın da başkasından dolayı oluştuğunun bilinmesi istenir.

O başkasını da bulamazsan, başarısızlığı takdiri ilahi deyip ya Allah’a ya da gayri milli dış güçlere havale edersin.

Siyasetçiler başarısızlıkları hakkında çeşitli hikayeler yazarlar.

Suçlularını ararlar, gerekirse hayali suçlular yaratırlar.

Hatasız ve günahsız olduklarını kanıtlamaya çalışırlar.

Hikayeleri yazanlar kendi gerçeklerini, tüm detayları bildikleri halde o gerçekleri yok sayarlar.

Uydurdukları hikayelere herkesten önce ve herkesten fazla kendileri inanırlar.

Bir noktadan sonra her anlatışları ile kendilerini hikayelerine biraz daha inandırırlar.

Dinleyenler ise böyle hikayelere zaten hazır ve alışkındırlar.

Hem anlattırır, anlatanla birlikte dertlenmiş gibi görünürler hem de kendi kendilerine ‘’inanmadığımız bir hikâye daha dinledik’’ derler.

Siyasette gerçekleri kabullenip dile getirmenin endişesi bunu yapmayıimkânsız kılar.

Bundan dolayı hatalarını, yaptıkları ile yapamadıklarını taşıma cesaretinigösteremedikleri için inkâr ederler.

İnkâr kendinden kaçanların en güçlü kurtuluş aracıdır.

İnkâr eder ve başarısızlıklarından kurtulduklarını zannederler.

Kendi inandıkları hikayelere başkalarının da inanmaya devam edeceğini umut ederler.

Bu tip hikayelere parti içinde inanan çıkarama büyük çoğunluk genelde ulu orta bunları söyleyenlerin yüzüne vurup mahcup etmek istemezler.

Bilmezler mi ki söyledikleri, yaptıkları inkarları hiç kimse açıklamasa, fark etmese bile, her söyleneni, her yaptığını gören, gerçekleri hiç eksiksiz bilen biri vardır.

O da kendileridir.

Her insan az veya çok kendi hikayesine inanacak birilerini bulabilir.

Saf ve iyi niyetli bazı insanları etkileyebilir.

Hatta bu etkileme işini uzunca bir süre dahi sürdürebilir.

Bu etkileme ne kadar uzun sürerse, gerçekler öğrenildiğinde kandırılanın hayal kırıklığı da o kadar büyük olur.

Bu duruma tahammül edenler oldukça değişimin ve dönüşümün olması mümkün değildir.

Geldiğimiz noktada artık anlaşılmalıdır ki siyasette en hafif yük hesap yapmadan gerçekleri söylemek ve bunu parti yönetimine doğru mesajı vermek adına sandığa yansıtmaktır.  

Önümüzdeki dönemin bunun tescilleneceği dönem olabilmesi, Kıbrıs Türkünün başını inkarın ağırlığı ile eğdirmeyeceğini göstermesiyle mümkün olacaktır.

Buraya kadar yazdıklarımla UBP’nin kurucu ruhunda sayısı azalan kesimin içindeki fırtınayı ve karşı karşıya kalınan ikilemi tasvir ettim.

UBP hakikati inkâr virüsüne (HİV)yakalanmıştır.

T.C en tepe yönetimi artık her fırsatta Rum lideri ile temas kurmasına, daha dün en üst perdeden söylediği ile tezat durumlara düşülmesine ses çıkarmamasına rağmen “iki devlet” söylemine devam etmeyi ve hakikatleriinkâr etmeyi sürdürmektedir.

Diğer taraftan da Kıbrıs Türkünün yaşam tarzının ve değerlerinin yok olma noktasında olduğunun inkâr edilecek bir tarafı artık yoktur ama UBP tepe yönetimi bunu da inkâr edecek noktaya gelmiştir.

UBP’nin kurucu ruhundan arda kalanlar parti içinde azınlığa düşmüştür ama Ekim’deki seçimde yapacakları farklı bir tercih ile fark yaratacak çoğunluğa erişmenin yolunu ilk turda bile açabilirler.Kıbrıs Türkünün “saray saksısıolmadığının mesajını hem partilerine hem de siyasi iradeyi esas elinde tutan T.C yetkililerine demokratik yoldan somut bir şekilde iletebilirler.

Pek de önemi kalmayan, geçmişte kalan dünya görüşü farklılığına takılmadan yapılacak tercih Kıbrıs Türkünün karşı karşıya kaldığı erozyonu durduracak yegâneseçenektir. Kime oy verildiğinden daha önemli olan neye oy verilmediğinin ve onaylanmadığının büyük bir akışkanlıkla altının çizilmesidir.

Kıbrıs Türkünün yaşam tarzını ve değerlerini koruma yönünde atılacak olan oy, UBP’nin kuruluş ayarlarına dönmesi için vurulan aşı gibi hem UBP hem de toplumun koruyucu aşısı olacaktır. En azından zaman kazandıracaktır.

Yarışacak olan aday sayısı toplumda biat kültürünün sebep olduklarını tehdit olarak görmeye başlayanlardaki hassasiyetin üst seviyeye ulaşmasının önüne geçmek ve kafa karıştırmak için öne sürülecek adaylardan dolayı ikiden fazla olabilir ama önümüzde iki seçenek vardır.

Bir tarafta Kıbrıs Türkünün yaşam tarzı ve değerlerini anlatabilecek ve siyasete partisi ve örgütü ile derinlik ve zamankazandıracak seçenek diğer tarafta da bu değerleri yeri geldiğinde görmezden gelip biat etmeyi, kraldan kralcı olmayı maharet sayanlar.

Sürüleri ürkütüp dağıtacak olan UBPtabanındaki sürü psikolojisi dışındakalmayı başarmış gezginlerdir.

HİV aşısı onların elindedir. Uyumaya gerek yok uyumasak yeridir. Zaman geçmiş farklılıklara takılmadan safları sıklaştırma zamandır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu