Ortak paydaları göz ardı etmeyin.

İsrail’in İran arasında vuku bulan savaş 8. gününe girerken karşılıklı yıkım coğrafyamızda güvenlik sorununu gündeme getiriyor. Elbette hiçbir savaşın galibi olmadığı gibi bu savaşın da galibi olmayacak. Savaşlar mağduriyet yaratmaktan öte ortaya çıkan bedelin suçsuz günahsız insanlar tarafından ödendiği gerçeği her zaman bakidir. Dolayısıyla burada esas olan doğru tektir. Diyalog diplomasi ile sorunlar en aza indirgenir hatta barış sağlanır. Coğrafyamızın konumu itibariyle bu bölgedeki, hatta artık bölgemizden uzakta cereyan eden herhangi bir savaşı ve veya çatışmayı, “bizi ilgilendirmez” ne halleri varsa görsünler yaklaşımı içinde ele alamayız. Nitekim günlerdir gökyüzünde gözlemlenen ateş topları bu durumun en açık göstergeleri olarak kabul edilebilir.Ülkemize dönecek olursak adamızda iki eşit kurucu ortak vardır. Bunlardan biri Kıbrıslı Rumlar, diğeri Kıbrıslı Türklerdir. Dolayısıyla Kıbrıs Rum Liderliğinin de, Kıbrıslı Türklerin de, garantör ülkelerin de irade veya olurunu hiçbir biçimde dikkate almaksızın uluslararası alanda özellikle askeri, enerjiye ve ticarete dair konularda attığı adımlar ve kurduğu ittifaklar yalnızca Kıbrıslı Rumları değil, Kıbrıslı Türkleri de güvenlik endişeleri ile karşı karşıya bırakmaktadır.Bu arada Kıbrıs Rum Liderliği’nin risk alarak, ama yalnızca Kıbrıslı Rumları değil, Kıbrıslı Türkleri de risk altına sokarak aldığı kararlar, kendilerini bu bölgede “önemli bir aktör” olarak konumlandırma çabalarını gündeme getiriyor. Nitekim İsrail-İran çatışması başladığından bu yana Sayın Hristodulidis ve Sayın Kombos son derece aktif bir diplomasi çabası içinde.Nitekim bu çerçevede birçok ülkenin dışişleri bakanlarıyla telefon görüşmeleri yapıldı. İran’ın kendilerinden İsrail’e bir mesaj iletmelerini istediği açıklandı. Bunların dışında kısa bir süre önce Pakistan ile çatışma yaşayan Hindistan’ın Başbakanı da Güney Kıbrıs’a diplomatik bir ziyaret gerçekleştirdi vs..Dolayısıyla dünyada ve yakın coğrafyalarda yaşanan gerginlikler, çatışmalar Kıbrıslı Rumları olduğu kadar Kıbrıslı Türkleri de kaygılandırıyor. Sayın Hristodulidis bölgede etkin bir aktör pozisyonu yakalamak için ya da en azından böyle bir algı yaratmak için yoğun bir diplomasi içinde olduğu görüntüsünü veriyor.
Peki Kuzey’de biz ne yapıyoruz?
Hiçbir şey! Biz yine kayıbız.
Lakin konu bunun da ötesindedir. Nitekim şunu herkesin idrak etmesinde fayda vardır ki Kıbrıslı Türkler bu adada, Kıbrıs Rum Liderliğinin hiçbir biçimde iradesine başvurmaksızın kararlar alabileceği bir halk değildir. Dolayısıyla bu aşamada Kıbrıslı Türklerin iradesinin yansımadığı kararların bedelini ödeme riski taşıması elbette kabul edilemez.Kaldı ki burada
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların geldiğimiz bu kritik aşamada aynı coğrafyanın kaderini paylaşırken süreç ile ilgili olarak ortak paydalarda birlikte hareket etme zarureti vardır.Dolayısıyla liderlerin bu ortak paydalar üzerinden hiçbir siyasi hesaba girmeden birlikte diplomasi yürütmeleri esas alınmalıdır. Nitekim bugün Kıbrıslı Türkler Kıbrıslı Rumlar gibi bu adadaki iki eşit kurucu ortaktan biri olarak vardır, bu gerçeklik üzerinden yaratılacak hareket alanı üzerinden ilerleme kaydetmek gerekiyor.