Sandıktan Çıkan Net Mesaj

Bir Halkın Talebi sandıktan çıkan iradenin yalnızca bir yankısı değil; aynı zamanda uyarısıdır. Seçimler bir toplumun yönünü belirlerken, aynı zamanda topluma nasıl bir gelecek istediğini de anlatır. Kıbrıs Türk halkının mesajı açıktır: artık kısa vadeli, dar kesimlerin çıkarlarına dayanan yönetim tarzlarına ve adayı “arka bahçe” olarak gören yaklaşımlara tahammül yok.
Demokrasilerde sandık sabırla konuşur; bazen taktik, bazen ceza, bazen umut gönderir. Burada gönderilen mesaj açıkça hesap sorma değil sadece; yeni bir başlangıca davet. “Bırakın da yolumuzu çizelim” cümlesi, halkın kendi kaderine sahip çıkma iradesinin ifadesidir. Bu, devlet kurumlarının hesap verilebilir olması, şeffaf yönetim, ekonomik fırsat eşitliği, hukuk güvenliği ve gençlere gelecek sunan bir vizyon talebidir.
Mesele sadece bir yönetim değişikliği değildir. Mesele, kamusal alanın güvenilirliğini yeniden tesis etmektir. Mafya, kara para aklama iddiaları, rant odaklı uygulamalar gibi gölgeler, ülkenin imajına ve ekonomik geleceğine ağır darbe vurur. Bu tür gölgeler yalnızca hukuki değil, aynı zamanda toplumsal erozyona da yol açar: güvensizlik, umutsuzluk ve yetenek göçü. Oysa Kıbrıs’ın tarihi, kültürel zenginliği ve stratejik konumu, akılcı, şeffaf ve kapsayıcı politikalarla yeniden inşa edilebilecek bir geleceğin teminatıdır.
Peki ne yapmalı? İlk adım itiraz değil; öneri üretmektir. Halk yolunu çizmek istiyorsa, siyaset de bu isteği ciddiye almalı:
1. Şeffaflık ve hesap verebilirlik: Kamu ihaleleri, arazi düzenlemeleri ve bankacılık işlemlerinin denetlenmesi şeffaf kurallara bağlanmalı; bağımsız denetimler güçlendirilmeli. Şeffaflık, yalnızca yolsuzluğun önündeki bir engel değildir; yabancı yatırımcıların güvenini sağlamak, turizm ve hizmet sektörlerini büyütmek için de elzemdir.
2. Hukukun üstünlüğü: Hukuk sistemi bağımsız ve tarafsız işlediğini net şekilde göstermeli. Adaletin hızlı ve önyargısız işlediği kurumlar, toplumdaki güveni geri getirir.
3. Ekonomik vizyon ve fırsat eşitliği: Kıbrıs’ın potansiyeli sadece turizmle sınırlı olmamalı. Eğitim, teknoloji, hizmet ihracatı ve denizcilik gibi alanlarda stratejik yatırımlar yapılmalı; gençlerin girişimciliği teşvik edilmeli. Bunun yolu, eşit fırsatlar yaratmaktan geçer.
4. Sivil toplumun güçlendirilmesi: Medya, üniversiteler, meslek odaları ve STK’lar karar alma mekanizmalarına dahil edilmeli. Toplumun farklı sesleri duyuldukça, kararların meşruiyeti artar.
5. Etik siyaset kültürü: Siyasetin dili ve pratiği “kazan-kazan” üzerine kurulmalı; kişisel çıkar yerine kamu çıkarı öne konmalı. Bu, uzun vadede hem yönetimde kalmayı hem de toplumsal huzuru garanti eder.
Bu öneriler idealist gelebilir; hakikatte zorluklar olacaktır. Ancak unutmayalım: her uzun yol küçük adımlarla başlar. Sandıktan çıkan “net mesaj” bir başlangıç imkânıdır. Bunu bir tehdit olarak değil, bir fırsat olarak görmek gerekiyor. Siyasetçiler için de basit bir gerçeği hatırlatır: halkın güvenini kazanmak, kısa vadeli güç oyunlarından daha değerlidir.
Son olarak, bu çağrı yalnızca siyasetçilere değil, hepimize hitap ediyor. Vatandaş olarak sesimizi yükseltmek, denetlemek, öneri üretmek ve katılmak zorundayız. Demokrasi pasif bir aygıt değil, aktif bir iştir. Eğer hep birlikte omuz verirsek Kıbrıs Türk halkının sandıkta gösterdiği kararlılık, karşılığını sürdürülebilir bir refah ve güven ortamı olarak bulacaktır.
Sandıktan çıkan net bir mesaj varsa, cevap da net olmalı: Yolu birlikte çizelim şeffaflık, adalet ve ortak yarar temelinde. Bu yol hem bizim hem de gelecek nesillerin önünü açacaktır.
