İnsan içine çıkmaması gerekenker ülke yönetiyor.
50 yılda tesis edilen bu düzenin uzantıları olan atanmış Üstel Hükümetinin,
yozlaşmışlığın yanısıra siyasi, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla birlikte yarattıkları tahribat, Kıbrıs Türk halkı tarafından gittikçe büyüyen bir oranda ciddi bir tepkiye neden olmaktadır.
Yozlaşmaya ve toplumsal yok oluşa doğru sürüklenen bir halkın giderek yok hükmünde değersizleştiğini sanırım bilmeyen görmeyen yoktur.. Vatan,Millet nutukları ile son birkaç haftadır dinlediğimiz martavallar devam ederken, ülkeyi yönetenlerin rüşvet iddiaları, yolsuzluk, kara para, insan kaçakçılığı gibi karanlık ilişkilere zemin yarattıkları gerçeğini bugün bu ülkede bilmeyen de yoktur.
Dün ve bugün yalanı politik argüman haline getirmeleri ile birlikte dönüştürdükleri bataklığın içinde debelenip duruyoruz hepimiz ve buna razı olmamızı isteyen bir anlayış maalesef hakim ülkede..Nitekim aidiyet yerine, rüşvet, talan, yağma, yolsuzluk ve liyakatsizlik ülkede yaygın hale geldi.
Bu durumu olağan hale getirmek için her yolu mübah görenler bu ülke halkını elektriksiz, susuz, karanlık yollara mahkum, sağlıktan eğitimden yoksun, ihtiyaca cevap vermeyen hastaneler ve bina güvenliği eksikliğine okulların varlığı görmezden geliyorlar. Polisin, özel kalemin, müsteşarın, müdürün rüşvetle anıldığı, vekilin sahte diplomayla mecliste boy gösterdiği,ülkenin her alanında çürümüşlüğün yürüdüğü ve bunca kokuşmuşluğun üzerinin örtüldüğü bir ülkede yaşıyoruz.
Malum “Başbakan” uzaktan atanıyor.Bakanlar Kurulu” talimat üzerine yazılıyor. İşin ilginç tarafı bu cenahın tamamı sözde milli cepheden.. Çıkarları olmadan adım atmayan bir güruhun elinde heba oluyor güzelim ülkem. Normal koşullarda insan içine çıkmaktan utanması gerekenler bu ülkede yönetici oluyor. Yazık, gerçekten çok yazık..