Soğuk savaş testlerinden kalan radyoaktif izler üzerimizde dolaşmaya devam ediyor
![](https://noktakibris.com/wp-content/uploads/2025/02/radyoaktif-atik-depophotos-1722790-780x470.jpg)
Fransa’daki Paris-Saclay Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, 2022 yılı Mart ayında Avrupa’yı kaplayan büyük Sahra toz bulutları, beklenmedik bir bileşen içeriyordu: 1950 ve 1960’lı yıllarda ABD ve Sovyetler Birliği tarafından yapılan nükleer testlerden kalan radyoaktif izler.
Araştırmacılar, tespit edilen radyoaktivitenin sağlık açısından tehlikeli seviyelerin çok altında olduğunu belirtiyor.
Ölçülen seviyeler, güvenlik sınırlarının yüzde 2’sinden daha düşük. Ancak bu durum, nükleer serpintinin çevrede ne kadar uzun süre kalabileceğinin önemli bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Cezayir’deki Reggane bölgesi öne çıkıyor
Sahra Çölü’nden Avrupa’ya taşınan toz bulutları, genellikle Cezayir’in Reggane bölgesinden kaynaklanıyor.
Bu bölge, 1960’larda Fransa tarafından gerçekleştirilen dört nükleer testin yapıldığı alanlardan biri olduğu için araştırmacılar bölgedeki radyoaktif kalıntıları daha yakından inceledi.
Mart 2022’de meydana gelen büyük çaplı toz fırtınasının ardından, bir vatandaş bilimi kampanyası düzenlendi ve altı ülkeden 110 toz örneği toplandı.
İncelenen örneklerde, tozun bir kısmının Güney Cezayir’den geldiği belirlendi ancak radyoaktif izlerin kaynağının Fransız nükleer testleri olmadığı anlaşıldı.
Soğuk Savaş dönemi nükleer testlerinin izleri taşınıyor
Araştırmada, tozlarda tespit edilen plütonyum izotoplarının, Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği tarafından yapılan yüzlerce nükleer testin küresel serpinti imzasıyla örtüştüğü belirtildi.
Bilim insanları, geçmişte yapılan bu testlerin kalıntılarının hâlâ atmosferde dolaştığını ve dünya genelinde farklı bölgelere taşındığını vurguluyor. Ancak mevcut radyoaktivite seviyeleri, halk sağlığı açısından bir tehdit oluşturmuyor.
Araştırmacılar, bu tür büyük ölçekli toz taşınımlarının etkilerini düzenli olarak izlemeye devam etmenin, atmosfer ve çevre üzerindeki uzun vadeli etkileri anlamak açısından kritik olduğunu belirtiyor.
Çalışma, Science Advances dergisinde yayımlandı.